DERSİM II

 Dersim deyince öyle üstün körü geçmek olmaz. Her ne kadar 1848’de adı Dersim Sancağı denilerek Osmanlı Paşası’nın vasıtasıyla bir kışla kurulmuş ve Dersim adı verilmiş olsa da bölgenin tarihini 1500’lü yıllar da aramak gerekir. Farsçada ki kapı manasına gelen der ve gümüş manasına gelen sim kelimelerden adını aldığı söylense de bu pek akla yatkın değildir. Çünkü Farsça da der değil dar kapı manasına gelir. Dersim adını Dersimanlı aşiretinden esinlenerek almıştır. Çünkü en mühim Aşiretlerden biridir Dersimanlı aşireti.                       Kızıl kilise -ki bugün Nazımiye ilçesidir- yine Kuzucan bugünkü Pülümür ilçesi Mazgirt Peri Hozat Pah ve Ovacık Arasında ki sert uçurumlarla kaplı vadilerin arasında kalması Dersim için muhkem bir yer olmuş. Kutu deresinin sert kayalıklarla kaplı uçurumları o korunaklı inişi imkânsız vadilerdeki mağaralara sahip olması ve saklanacak çok yerin olması sert uçurumlardaki mağaralarda saklanıp kaybolmalarıyla Dersimi daha da erişilmez yapmıştır. Ancak bu insanları buralara göç etmeye zorlayan sebepleri de anlamak hayli zor olsa gerek. Tarım alanı yoktur, hayvancılık az yapılır. Ticaret olmaz.
***
Şimdi ki gençler hayalini bile kuramazlar. 8 ay karakış tipi kar kıyamet cehennem gibi bir vadide neden kalmış insanlar anlamak gerçekten zor. Ama onlarında bilmedikleri şudur. Dersim de sadece Kürtler yaşamıyordu ki Sünni Müslümanlar, Türkleşmiş Kürtler, Kürtleşmiş Türkler, Kürtleşmiş Aleviler, Türk Aleviler, Ermeniler, Kürtleşmiş Ermeniler, Ermenileşmiş Kürtler, Müslümanlaşmış Ermeniler, Rumlar, Yezidiler, Yahudiler de yaşıyordu.
***
Dersim Kürtlerin değil orada yaşayan değişik inanç ve milliyetteki çoğul insanlarındı. Bunu böyle bilmek anlamak lazım. Partizanlık militanlık boş şeyler. Tarihi gerçeklere anlatamayız bu garip düşünceleri. O insanlar orada kendi içlerinde çok fazla savaşmadan kan dökmeden birbirlerine kurşun sıkmadan nasıl yaşadılar ona bakmak lazım. Dersim de Türklere neden düşman değildi. Kürtler o dağların arasında onu anlayabilmek lazım. Kürtlerle iyi ilişkiler yaşadılar, komşuluk yaptılar. Türklerin bunları iyi anlamak lazım.
***
Demek ki mesele Kürt Türk meselesi değil terör meselesi. Yoksa devlete kurşun sıkılarak bir yerlere varılamayacağının en büyük örneklerinden biridir Dersim. Çoğu zaman pekte hatta hiçte alışık olmadıkları merkezi idarenin emrine girmek onlara çok zor geldiğinden olsa gerek sürekli isyan etmişler. Yavuz Selim döneminden başlayan, ‘Ferman padişahın dağlar bizimdir.’ sözü onların merkezi idareden hiç hazzetmediğidir.
***
Biz şehirlere iskân edilerek Devletin idaresi altına girmeyi tercih ettik. Onlar Devlete vergi vermeyi reddettiler. Biz vergi verip devletin hizmeti altına girdik. Asker verdik onların birçoğu direndiler vermediler. Devlet asiliği zaman zaman çok sert hırpalamayla dize getirdi. Gereksiz yere çok kan döküldü. Savaş terör isyan hiçbir fayda sağlamıyor. Nihayet devletle savaş olmayacağı acı bir operasyonla anlaşıldı. 1937’de uçaklarla yapılan operasyonlarla o sarp dik kayaların inişi zor vadilerin bulunması kayalıkların derin vadilerin mağaraların aslında hiçte korunaklı olmadığı kötü sonuçlu bir deneyle anlaşıldı. Keşke hiç olmasaydı. 1920 yılı meclisinde Dersim’in 6 milletvekili vardı.
***
Bu savaş kan davasına dönüştürülüp yaşam boyu sürdürülemez. Geçmişin acılarını deşeleyerek bir çözüm çıkmaz. Devlete bağlı olmak gereği anlaşılmış oldu. Artık barış zamanı, yaraların sarılması zamanı, daha güzel şartlarda yaşamanın zamanı.
***
Dersim deyince öyle üstünkörü geçmek olmaz. Tunceli’ye gelmeden bana ayrılan bölümün sonuna geldik. Daha çok Dersim yazılacak.
 
YORUM EKLE