DEVR-İ TEZATTA ÖĞRETMEN OLMAK ve ŞUURLU BİR GENÇLİK

 

Bireyler genellikle biyolojik evrelerinin kritik eşiğinde (ergenlik sürecinde) farklı kodlarda yaşadıkları gel-gitlere bağlı olarak bir türbülansa girerler. Psikolojik olarak ruh iklimi içerisinde güçlü bir mukavemet mekanizması oluşturamayan bireylerin bu türbülanstan yara almadan kurtulabilmeleri mümkün değildir. Güçlü bir mukavemetin toplumsal karşılığı kuşkusuz karakter temelli eğitimdir. Bu eğitimin hem pedagojik hem de sosyolojik olarak şekilleneceği yer gençliktir. Tarihsel süreçte bu farkındalığı öncelik olarak belirleyen tüm toplumlar en pahalı yatırımlarını gençlik üzerine yapmış ve tarihe yön vermeye çalışmışlardır. Tarihe yön veren toplumlarsa niteliksiz, statik yığınlara sahip olan değil; nitelikli ve dinamik bununla birlikte karakter temelli eğitim almış gençlere sahip toplumlar olmuşlardır.

         Öyleyse genç nedir ?

            Terminolojik olarak bazı kavramların teorik tanımı ile pratiği arasında taban tabana zıtlık algılanmasına rağmen hâsıl olan maksat açısından değerlendiril-diğinde hiçte öyle olmadığı anlaşılacaktır. Bunlardan biriside “Genç” tanımıdır. Sözlük anlamı itibari ile “Genç  nedir”  sorusuna biyoloji referans alındığında yapılacak tanımlamada genç; Bireyin yaşamında belli yaş dilimleri arasını kapsayan dinamik bir evredir diyebiliyorken yaşadığımız asrın en önemli aksiyoner dava adamlarından rahmetli Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’ın ifadesiyle "Genç;İnancı ve idealleri uğruna fedakarlık yapabilen kişidir." Bu anlamda  21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet de, 90 yaşında Mekke’den  İstanbul surlarına kadar gelip şehit düşen Eyüp El- Ensari de “Genç”tir. Her ikisini de ortak paydada buluşturan temel iksir biyolojik olguları değil inançları ve idealleri uğruna fedakarlık yapmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın  tanımlaması daha reel ve müşahhastır. Bugün bize düşen ideallerle örülmüş hayallerinin peşine düşebilecek nitelikte nesiller yetiştirmektir. Mevlana’nın pergel örneğindeki gibi "Bir ayağı kendi kadim medeniyet değerlerinde sabit diğer ayağı ile dünyayı dolaşan ve dünyayı ihya için çalışan insan yetiştirmektir.” Çağımızın en önemli fikir adamlarından biri olan Nurettin TOPÇU’ nun tasavvurundaki gençlikle yine çağımızın en önemli fikir ve aksiyon adamlarından olan Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’un tasvirlerinde şekillenen gençliğin temel kodları da aynıdır. Bu bağlamda gelişen  süreçte hem ciddi bir emek hem de  ödenmiş ciddi bedeller vardır. Toplum olarak maarif davamızın   temel referanslarına sahip çıkacak, yaşadığı çağın kültürel siyasi ve ahlaki tüm karakteristik kodlarını çözebilecek erdemli gençler yetiştirmek  en önemli önceliğimiz olmalıdır. Unutulmamalıdır ki değer üretemeyenlerin değerleri olmaz, tarih yazamayanların tarihleri yazılır. Kendi eylemlerinin öznesi olmayı beceremeyenler için edilgenlik mukadderdir; kendi tarihsel gerçekliğinin idrakinde olmayan bir neslin gelecekte fark edilmeyecek kadar itibarsızlaşacağı kayıt altına alınmalıdır. Bilgi üretemeyen toplumların değer üretmeleri de düşünülemez. Bilgisi olmayanların fikrinin de olmayacağı fikrin olmadığı yerde ise karar süreçlerine müdahil olmanın imkânsızlığı da bilinmelidir. Sanal gençliğin seri üretime alındığı ve her yönüyle global anlamda itibarsız ve öz kütlesi olmayan dahası raf ömrü çok kısa ,tüketim kapasitesi yüksek ,niteliksiz gençlik modelleri köpürtülmektedir. Devr-i Tezatta eğitimci olmak öğretmen olmak farklı meziyetler gerektirmektedir. Belki de ya da belkinin ötesinde  büyük bilge Aliya’nın dediği gibi "Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım." Aşkın değerleri öne almayan eylem ve söylem bütünlüğü bulunmayan hiçbir eğitimci muvaffak olamayacağını bilmeli ve bir maarif davasından asla söz etmemelidir. Kendisini ve öğrencisini güncelleyemeyen eğitime ve eğitim mekânlarına Nurettin Topçu’nun "Kırk sene öğretmenlik yaptım, mabede(camiye )nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim " şeklinde yaklaşamayan öğretmenler toplumsal transformasyonu gerçekleştiremezler. Önce karmaşık olan eğitim anlayışları rafine edilmeden adanmışlık duygusunu öne çıkarmadan verici ve etkileyici olunmayacağı bilinmelidir. Yaşadıkları toplumun değişimini sağlayan öğreticilerin o büyük toplumsa transformasyonları gerçekleştir-melerinin altında yatan temel gerçeklik adanmışlıklarıdır. Hz Peygamberimizin tek başına çıktığı ulvi yolculukta Asr-ı Saadet toplumunu oluştururken ortaya koyduğu eylem ve söylem bütünlüğü buna bağlı olarak yaşamsal tutarlılığı büyük bir rol oynamıştır. Hakeza tarihte tüm eğitim aktörlerinin takip ettiği realitede bu gerçeklik yatmaktadır.

            İlk insanla başlayan ve şu an itibariyle devam eden insan ve toplum ilişkisinde en önemli parametre olan, gençlik, öğretmenlik sürekli belirleyici olmuştur. Değişkenlikler ve sonuçlar her toplumun kendi dinamikleri ile doğru orantılı olarak farklı tezahürler ortaya çıkartmıştır ve bu süreç dün olduğu gibi bugünde ,yarında hep gündemde kalmaya devam edecektir. Önemli olan bu süreçte seciyesi yüksek; önce karakter sonra kariyer anlayışı üzerine kodlanmış, öğreteninde öğreneninde insanlığın saadeti ve huzuru için çalışacağı erdemliler hareketinin devamlılığını sağlamaktır.

YORUM EKLE