Gazetemizin Eğtimci Yazarı Musa Kartal !

İşe yaramak , insanların endorfin hormonlarını yükselten en önemli etkenlerden biridir kuşkusuz. Ne iş yaparsanız yapın yaptığınız iş yaşadığınız topluma bir katma değer sağlıyorsa o toplum nezdinde bir öz kütleniz var demektir.

Gazetemizin Eğtimci Yazarı Musa Kartal !
banner158
banner174

BİRDE BURDAN BAK 

İşe yaramak , insanların   endorfin hormonlarını  yükselten  en önemli etkenlerden biridir kuşkusuz. Ne iş yaparsanız yapın yaptığınız iş yaşadığınız topluma bir katma değer sağlıyorsa o toplum nezdinde bir öz kütleniz var demektir. Bunun zıddını da düşünebilirsiniz. Kişi bir işe yaramadığını hissettiği an yada kendisinde bu algı oluştuğunda sürekli demoralize olur ve bulunduğu her ortamı olumsuz etkiler. Aslında yaşamın akışı içerisinde bu iki paradoks hissin oluşmasına vesile olan eylemin sağlamasını yapmak kimi zaman farklı bir bakış açısını yakalayabilmekle mümkündür. Baktığınız yerde görmeyi arzuladığınız her  neyse onu görürsünüz. Ya da gördüğünüz her zaman algıladığınız şey olmayabilir.

            Çevremizde iç içe yaşadığımız ve sürekli bir şekilde iletişim halinde olduğumuz bireyler vardır. Bu bireyler kimi zaman ailemizin bir üyesi kimi zaman aynı işyerinde beraber çalıştığımız mesai kesişen ve bileşenleri olabilir .İlişki biçimimiz her ne olursa olsun yaşadığımız toplumun ortak sosyolojisinden süzülmüş yalın bir bakış açısına sahip olmak farklı bir bakış açısı geliştirmek olası ayrılıkların ve ayrışmaların önüne geçecektir. Marifet herkesin baktığı açıdan bakmak değil herkesin bakamadığı açıdan bakabilmeyi denemektir. Pratik sonuçlarına   bakıl-dığında bu denemelere toplumumuzun ne kadar da çok ihtiyacı olduğu görülecektir.İki farklı örnekle ihtiyacımız olan farklı bakış açısını yakalamaya çalışalım.

 Bize sürekli Polyanna ile egzersiz yaptırmaya çalışanlara inat 14 asır evvel pusulasını şaşırmış insanlığa her yönüyle  rota çizen sevgili peygamberimiz Hz Muhammed (S.A:V) bir gün Medine’nin tenha  sokaklarında bir grup arkadaşıyla dolaşırlarken bir köpek leşi görürler. Oldukça  kötü kokan köpek leşinden etkilenen arkadaşları burunları tutarak oradan uzaklaşmaya çalışırken peygamberimiz (S.A.V) farklı bir açıdan farklı bir bakış açısı ile Allah bu köpeğin dişlerini ne güzel yaratmış diyerek bir leş den  estetik bir çıkarım elde ederek ilginç bir projeksiyon ortaya koymuştur. Aslında çağımız insanının ihtiyaç duyduğu  bakış açısı budur. İkinci farklı örneğimizde aslında farklı çıkarım sağlayabileceğimiz diğer br bakış açısıdır.

Bir zamanlar efendisinin evine her gün nehirden su taşıyan bir köle vardı. Köle boynunda taşıdığı bir sopanın iki ucuna birer kova asar, bu kovaları nehirden aldığı su ile doldurur ve eve getirirdi. Ancak kovalardan birisi birkaç yerinden delinmiş eski bir kovaydı. Dolayısıyla, nehirde ağzına kadar doldurulan suyun ancak yarısını tutabilirdi eve kadar. Diğeri ise yep yeni ve sağlam bir kovaydı. Suyu hiç sızdırmadan taşırdı. Tam iki yıl bu böylece devam etti. Sucu köle nehirde iki tam kova dolduruyor, efendisinin evine geldiğinde ise geriye sadece bir buçuk kova su kalıyordu. Deliksiz kova bu başarısıyla gurur duyuyor ve ?Ben işimi tam görüyorum? diyerek böbürleniyordu. Zavallı delik kova kusurundan dolayı utanıyor ve kendisinden beklenenin sadece yarısını yapabildiği için hep üzülüyordu. İki yıl boyunca deliğinden su sızdırmayı içine sindiremediği için, bir gün dile gelip nehir kenarında sucuya şöyle dedi:

-Ey sucu insan! Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.

-Niye ki? diye sordu sucu.

-Neden utanıyorsun?

-İki yıl boyunca, yan tarafımdaki çatlaklar yüzünden sular akıp gitti ve yükümün sadece yarısını efendinin evine götürebildim. Benim kusurum nedeniyle sen de gayretlerinin karşılığını tam alamıyorsun.Sucu eski delik kovaya acıdı ve şefkatli bir sesle şöyle dedi:

-Efendinin evine dönerken, yol kenarındaki çiçeklere bir dikkat et istersen.

Gerçekten de, tepeye çıkarken, delik kova yol kenarındaki enfes yaban çiçeklerini gördü ve bu onu birazcık neşelendirdi. Ama yolun sonunda yine kederlendi, çünkü yükünün yarısını yine çatlaklardan akıtmıştı. Bu başarısızlığından ötürü sucudan yine özür diledi. Sucu kovaya şöyle dedi:

-Yolun sadece senin tarafında çiçekler açtığını, diğer tarafında hiç çiçek olmadığını farketmedin mi? Bu neden böyle biliyor musun? Ben senin delik olduğunu baştan beri biliyordum ve bundan faydalanmak istedim. Senin tarafındaki yol kenarına çiçek tohumları ektim. Ve her gün dereden dönerken onları sen suladın. İki yıl boyunca bu güzel çiçeklerle efendimin masasını süsleyebildiysem, bu senin sayende oldu. Senin sayende, efendimin odası böylesine güzelleşti..

            Hangi şartlar altında olunursa olunsun farklı bir bakış açısı ile bakabilme cesareti hem özgünlük hem de sıradanlığın önündeki en önemli eylemdir. Birey ve toplum olarak bugün ihtiyacımız olan temel reaksiyon budur. Bu şansı kendimize verdiğimizde ve bu özgüvenle ilişki biçimlerimizi sorguladığımızda yaşama dair duygularımız birbirimize olan saygımız daha anlamlı olacaktır. Geleceği şekillendirecek olanlar kuşkusuz sıradanlaşmaktan kurtulup farkındalık oluşturanların elinde şekillenecektir.


 Musa KARTAL

Güncelleme Tarihi: 12 Aralık 2017, 14:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER