Kumlara Çizilmiş Kırmızı Çizgi

Demokrasi ve özgürlük talepleriyle sokakları ve meydanları ilk olarak Tunus halkı doldurdu.
Kimin aklına gelirdi daha sonra Arap Baharı” olarak adlandırılan bu süreç 30 yıllık Hüsnü Mübarek’in devrilmesine ,Libya’yı 40 yıldır yöneten Kaddafi’nin linç edilmesine ,Suriye’yi 40 yıldır yöneten Esad ailesini devirmek için bir iç savaşın çıkmasına sebep olacağı.
Tunus’ta bir işportacı kendini yakarak ,iktidar karşıtı küçük çaplı gösterilen başlatmasıyla ,bütün İslam ülkelerinin yangın yerine döneceğini sanırım kimse tahmin edemezdi.
Tunus, Mısır, Libya  derken 26 Ocak 2011 ‘de Suriye’de  sokağa çıkan halkın Esad yönetimine karşı ilk ayaklanmaları başlattılar.
15 Mart’ta Suriye’nin güneyindeki Dera kentinde rejimi protesto eden grubun üzerine ateş açıldı.
Bu tarihten sonra giderek artan bir oranda ülke iç savaşa sürüklendi .
Ülke kan gölüne döndü.
400 binden fazla Suriyeli’nin ölümüne ,6 milyondan fazla insanın mülteci durumuna düşmesine sebep oldu.
Bizlere, giderek büyük bir katliama dönüşen Suriye’deki insanlık dramı üzerine ,insanların kanıyla kırmızı çizgi çizme yarışına girenlerin ciddiyetini ve niyetlerini sorgulamak düşüyor .
İslam coğrafyasını parçalara ayırıp gözyaşı ve kan üzerinden sınırlarını yeniden çizmek isteyenlerin çizgilerinin rengini biliyoruz.
Ama onlar ,masum insanların kanıyla kumlara çizdikleri çizgiyi her seferinde yeni bir rüzgar estirerek kapatıyorlar.
Çizgiler,geçmişte Rusya’nın onayı ve  İngiltere -Fransa arasında Anadolu ve Ortadoğu topraklarının paylaşımını içeren anlaşma (Sykes-Picot) ile şimdide bugünün küresel devletler tarafından desteklenen taşeron terör örgütleri eliyle çiziliyor.
Günlerdir televizyon ekranlarından Suriye’nin İdlip kentinden vicdanlarımızı yaralayan görüntüleri izliyoruz.
Kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan zalim Beşşar Esad’ın acımasızca katlettiği körpe yavruların masum bakışları gözümüzün önünden hiç gitmiyor.
Sabıka kaydı hayli kabarık olan Esad daha önce bir çok kez benzer katliamlar gerçekleştirdi .
Onun için bu kadarınıda yapmamıştır ne yazık ki diyemiyoruz.
Suriye’de işlenen insanlık suçundan bir gün sonra ABD Başkanı Donald TRUMP  ,Ürdün Kralı 2.Abdullah ile yaptığı görüşmenin ardından kırmızı çizgi meselesini yeniden gündeme taşıdı.
Bu katliamı, daha önce işlenen katliamların çok ötesinde bulduğunu söyleyerek yeni bir kırmızı çizgi çekti.
Halbuki bugüne kadar 400 binden fazla Suriye’li  dünyanın gözünün önünde katledildi.
On binlerce çocuk , kadın ve masum insan öldürüldü.
Denizde boğuldu ,gökyüzünden bırakılan bombaların yıktığı binaların enkazı altında canverdi .
Ancak bütün bu ölümleri durdurmak için verilen sözleri yerine getirmediğini söyleyerek selefi Obama’yı suçladı .
Donald TRUMP kendisinin çizdiği kırmızı çizginin aşıldığını ve gereğini yerine getireceğini söyledi.
Konuşmalarından ciddi olduğunu anladık ama niyeti konusunu anlamaya çalışalım.
ABD Başkanı Donald TRUMP 20 Ocak’ta resmen göreve başlamasının ardından 3.Şubat’ta Beyaz Saray’da kabul ettiği ilk müslüman lider Ürdün Kralı 2.Abdullah oldu.
Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamada Washington’da Ulusal İbadet Kahvaltısı toplantısında gerçekleşen görüşmede, Trump ile Kral 2. Abdullah’ınSuriye’de muhtemel güvenli bölgeler kurulmasını” tartıştıkları söylendi.
Aradan iki ay geçmeden Ürdün Kralı 2.Abdullah ile yaptığı bu ikinci görüşme oldu.
Bunu bir köşeye not edelim .
Bu süre zarfında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Mısır Lideri Abdulfettah el SİSİ ile Beyaz Sarayda görüşmelerde bulundu.
Damadını Genelkurmay Başkanı ile birlikte Irak’a gönderdi.
Aynı zamanda Barzani’ye bir mektup yazdı.
Bu ülkeler ile yapılan görüşme trafiğinin ardından yapılan açıklamalar ve gelişen olaylar ABD’nin bu bölgelerde ne yapmak istediği hakkında bize ipuçları veriyor.
ABD kürt kartını hem Irak’ta hemde Suriye’de daha etkili kullanacağının ipuçlarını görüyoruz .
Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin,Kerkük’e bayrak asması ,Kerkük’ün kendi yönetimlerine bağlanması için referandum kararı almaları kendiliğinden gelişen olaylar değil .
ABD yönetimi Irak’a Barzani üzerinden İran’la ilişkilerine mesafe koyması gerektiğini iletiyor.
Suriye’de uzun zamandır konuşulan güvenli bölgelerin oluşturulması için adımlar atılacağını öngörebiliriz.
Rakka’nın DEAŞ terör örgütünün elinden alınması için YPG ile yürtmek istediği askeri operasyona Türkiye’den destek bulamayan ABD ,Suriye’deki askeri varlığını artırarak gerçekleştirmek istiyor.
Güvenli bölgelerin nerelerde kurulacağı ülkemiz açısından çok önemli.
Anlaşılan ABD kumlara çizilmiş yeni kırmızı çizgilerle İslam coğrafyasını yeniden çizmeye başlıyor.
YORUM EKLE