Hakim Ata kara yağız bir adam! Nedense Anber Ana içinden, ‘Kocam biraz esmer olacağına, beyaz olsaydı’ der! Tam bu sırada Hakim Ata kadına ‘Meraklanma, bir süre sonra hatta çok yakında daha kara biriyle evlenirsin’ demiş! Kadın düşündüğünden utanmış ama iş işten de geçmiş! Kısa bir süre sonra Hakim Ata hakkın rahmetine kavuşur ve Anber Ana, Zengi Ata ile karşılaşır. Zengi Ata kalın dudaklı, esmer tenli bir zenci! Anber Ana, ‘Ben bununla asla evlenmem’ der! Ama birden boynu tutulur ve Hakim Ata’nın söylediği söz gelir aklına: ‘ Çok yakında daha kara biriyle evlenirsin.’ Pişmanlığı artar. Bu adamla evleneyim der. Hemen boynu düzelir! Ve evlenirler. İyi de bir hayatları olur.
Biz de, ‘Yok az daha uzun boylu olsaydı, az daha saçlı olsaydı, az daha esmer olsaydı, az daha akıllı olsaydı, genç olsaydı, yaşlı olsaydı, yok gözleri yeşil olsaydı, biraz daha zayıf olsaydı’ diye sürekli düşünür dururuz! Ama bize ders verecek bir Hakim Ata da çoğunlukla çıkmaz karşımıza ve biz de pek dersimizi almayız. Herkesi olduğu gibi kabul etsek, mevcudiyetiyle yetinsek, iyi bir uzlaşma, diyalog içinde olsak, fena mı olur?
Önümüzde yüzlerce musibet var. İnsanlar ölürken, savaşlarla yok olurken, sabah akşam neyi tüketeceğimizi planlıyoruz!
Hangi lüks arabaya binmeyi, hangi mekânda yemek yemeyi düşünüyoruz!
Ne Hakim Atalar var yanımızda, yöremizde, ne Anber Analar..
Gittikçe küçülen aile yapılarımızla yalnızlaşıyoruz, ruhsuzlaşıyoruz. Körleşip sağırlaşıyoruz!
Bir çoğumuz, yaşadığımız apartmanlarda yan komşumuzu bile tanımazken on bin yıl önce Hakim Atalar, Anber Anaların daha aklından geçmeden düşüncelerini okuyorlardı. Biz sabaha kadar konuşup birbirimizi anlayamıyoruz. Kendimizi anlatamıyoruz. Karşımızdakini anlamaya çalışmıyoruz.
İsmail Ata’nın da yöneticilere şu sözü var:
‘Güneşte gölge, soğukta kaftan, açlıkta ekmek ol.’