Bitmeyen Terör ve çatlamayan Sabır taşı

Terörün kanlı elleri bu kez de Mübarek Ramazan ayında eylem yapmaktan çekinmedi, Birliğe beraberliğe ve huzura en çok ihtiyacımızın olduğu böylesi bir uhrevi bir ayda patlama sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımız geride gözü yaşlı pek çok aile bıraktı.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu şartlar dolayısı ile karşı karşıya kaldığı böylesi terör hadislerinin kısa vadede sonlanmayacağı ve şiddetini daha da artırarak devam edeceği artık son derece net bir şekilde ortaya çıkmış durumdadır.

Burada artık terör örgütünün bundan sonra ne yapacağından çok bizim ne yapacağımız önemlidir, Terörü önlemekle daha da önemlisi olayları meydana gelmeden engelleyecek istihbari önlemlerin alınmasına dair yapılacak çalışmalar bundan sonra daha büyük önem arz etmektedir.

Suriye’de başlayan hadiseler sonrasında Türkiye aslında adı konulmamış bir savaş ile karşı karşıya kalmış durumdadır, Suriye sınırındaki Kilis ilimizde hemen her gün meydana gelen hadiselere bakıldığında bundan sonrasını daha da net bir şekilde görmek mümkün olacaktır.

Hatırlanacağı gibi 07 Haziran tarihinde yapılan genel seçim sonrası Ankara   ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin hemen her tarafında meydana gelen patlamalarda çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiş ancak o gün bu gündür bu cinayetleri işleyenler bir şekilde bulunup adli makamların karşısına çıkartılamamıştı.

Adına “Çözüm süreci” denilen ancak daha çok “Yıkım süreci” olarak anılan süre içerisinde PKK terör örgütüne verilen tavizler sonrasında bir noktada güvenlik güçlerimizin elinin kolunun bağlanması ile birlikte bütün şehirlere yapılan yığınak belki de o zaman fazla önemsenmemişti.

Çözüm sürecinin hiçbir işe yaramayacağı ve ne kadar alttan alınırsa alınsın tatmin olmayacak bir yapı karşısında bu sürecin terkedilmesi gerekiyordu ki 01 Kasım seçimi öncesi AK Parti hükümeti “Çözüm süreci bitmiştir” diyerek “Tek millet-Tek Devlet-Tek bayrak” ifadesinde kendisini bulan yeni bir yola girmiş oldu.

Binali Yıldırım’ın Başbakan olduktan sonra Çözüm sürecini yönlendiren Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın kabine dışında kalması da çözüm sürecinin artık bir daha geri gelmemek üzere tozlu raflara konulduğunu gösteriyordu.

Terör olaylarının bitmeyeceği aksine şiddetini arttırarak devam edeceği Salı günü sabahı İstanbul’da meydana gelen patlama ile daha da bir netleşmiş oldu, Meydana gelen patlamalar sonucunda çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybetmesine rağmen güvenlikten sorumlu siyasetçi ve Bürokratlardan “suç bizde” şeklinde herhangi bir açıklama gelmemesi vicdanların kanamasına vesile oluyor.

Milletimize bir kez daha baş sağlığı diliyoruz, Patlamada yaralananlara Allahtan acil şifalar diliyoruz, ancak terörü kınamakla, “kanınız yerde kalmayacak” temennileri ile artık bir yere gidemeyeceğimizin de anlaşılması gerektiğine inanıyoruz.

Mesele bu tür canımızı yakan içimizi acıtan patlamalardan sonra “hamaset dolu” nutuklar atmak yerine, olayları meydana gelmeden önce engelleyecek istihbari tedbirlerin alınmasını sağlamaktır, Pek çok sıkıntısına rağmen Türk milletinin terörün önlenmesine matuf nasıl tek vücut olduğu görülürken siyasetçilerin ve güvenlikle ilgili bürokratların kendilerine açılan krediyi artık iyi kullanmaları ve 1984 yılında Eruh’ta başlayan ve 35 devam eden  kalkışmayı toptan bitirecek önlemleri almaları gerekmektedir.

Zira artık Çatlamaz denilen Sabır taşı da tam 20 yerden paramparça olacak noktaya gelmiş durumdadır.