Hakim ve Savcılar Kararnamesi üzerine

Hukuk tarafsızdır, benim bir suçum yoksa Hakimler ve savcılar bana asla yanlış yapmazlar benim hakkımı ve hukukumu en az kendi hak ve hukukları hatta ondan bile daha fazla korurlar” şeklinde düşünürdü.

Adliyenin cümle kapısından giren zengin-fakir-sağcı-solcu kısaca kim varsa biraz sonra huzuruna çıkıp ifade vereceği Hakim ve Savcılara sonuna kadar inanır-güvenir belki de çekinerek girdiği mahkeme salonundan “Helal olsun benim hakkımı sonuna kadar korudular” şeklinde bir öz güven ile çıkarlardı.

Ancak ne zamanki Mahkemelere “Paralel yapı” bulaştı ne zamanki “Cemaate yakın hakim ve savcılar  Mahkemelerin kalbine kadar nüfuz etti” ifadeleri daha yüksek ve korkusuz bir şekilde seslendirilir oldu işte o zaman Hukuk yara aldı bundan da en çok zarar gören vatandaşlarımız oldu.

Şu an Türkiye dışına kaçan ve nerede olduğu belli olmayan dönemin astığı astık kestiği kestik Savcısı Zekeriya Öz’ün şahsında hayat bulan “Kayırmacılık “sonrası iş bir anda “Kaç İsmail Kaç” noktasına gelince o zamana kadar Mahkeme kapısından son derece güvenli bir şekilde giren vatandaş “Acaba benim dünya görüşlerime ters bir hakim yada savcıya denk gelirsem hiç suçum olmadığı halde başıma son derece kötü işler gelirmi.?” diye düşünmek zorunda kaldı.

Belki de son 7-8 yılda tarafsız olması gerekirken sonuna kadar taraf olan Hakim ve savcılar yüzünden Devletimiz yapacağı onca iş varken hepsini bir kenara bırakıp sürekli “Hakimler ve Savcılar yüksek Kurulunun” yapısını değiştirmeye ve Türkiye’nin bir ucundaki Hakim ve savcıları memleketin diğer ucuna gönderip duruyor.

Önceki gün yaklaşık 3 bin 500 Hakim ve Savcının yerleri değiştirildi, Normal şartlar altında Hakim ve Savcı atamaları Milli Eğitim bakanlığı bünyesindeki Öğretmenler yada Tarım ve Köy işleri Bakanlığındaki Personelinin tayini kadar yankı yapması yani toplumun bu tayinlerden haberi bile olmaması lazımdı ancak Hakim ve Savcı tayinleri artık öylesine politize bir hale geldi ki bırakın 3 bin 500 tayini 20 tayin bile olsa yer yerinden oynuyor.

Biz Türk milletini yönetmek adına halk tarafından seçilip TBMM’ye gönderilen 550 siyasetçinin Hukuk’tan ne anladığını bilemeyiz ancak şartlar ne olursa olsun sade bir vatandaş ve bir gazeteci olarak zaman zaman çıktığımız Hakim ve Savcıların karşısında kendimizi rahat hissetmek istiyoruz.

 Daha açık bir ifade ile mahkemeye çıktığımızda huzurunda bulunduğumuz Hakim  ve Savcıların fikirlerinden çok vatandaşın hak ve haksızlık kavramlarına sonuna kadar dikkat eden Kanun adamları olmalarını bekliyoruz, Daha mahkeme başlamadan huzurlarına gelecek olanlara karşı peşin hükümlü olabilecek Kanun adamlarından da Allah’a sığınıyoruz.

Türkiye bu Cinnet halinden bir an önce sıyrılmalıdır, Politize olmayan, herkese karşı önyargısız Hakim ve Savcıların tekrar hayatımıza girmesi herkes kadar bizimde en büyük temennimiz.

Bu konular ile ilgili pek çok vatandaş Mahkemelerde sistemin nasıl işlediğini Kanun Koyucuların kendi aralarında nasıl bölündüklerini ve bu bölünmelerinde Davalara nasıl yansıdığını anlattıklarında nerede ise küçük dilimiz yutacak duruma geliyoruz.

Temennimiz Hakim ve Savcılar Kararnamesini imzalayanlarında bizim bu hislerimize tercüman olmalarıdır, dünyada söz sahibi olmuş Ülkelere baktığımızda bu ülkelerin tabii varlıklarından yada teknolojilerinden değil Demokrasiye ve Adalete bağlılıklarından dolayı dünya Devleti olduklarını görüyoruz.

Adaleti tam dağıtmayan Ülkelerin ne kadar zengin olurlarsa olsunlar dünyada itibarlarının sıfır olduğu gerçeğini de unutmadan hafta içerisinde tayinleri yapılan 3 bin 500 Hakim ve Savcımızın Adaleti dağıtmada daha dikkatli olmalarını ve tarafsızlıklarını emekli olacakları güne kadar devam ettirmelerini istiyoruz.

Aksi takdirde Hakim ve savcılarımızın da da bu gidişle 12 Eylül 1980 öncesi Pol- Bir ve Pol- Der isimleri altında ikiye ayrılan Emniyet Personelimiz gibi ikiye ayrılmalarının an meselesi olduğunu bundan da türk milletinin çok büyük zararlar çekeceğini düşünüyoruz.