Mekke savaşları

 Bu yılın ocak ayının altısıydı. Ortadoğu’yu iyi gözlemleyen bir gazeteci ciddi bir öngörüsünü paylaştı okuyucularıyla. Ama kimse üzerinde bile düşünmedi,
‘Tanklar Kâbe’ye dayanmadan yapacağımız çok şey var. Yeter ki, işin vahametini kavrayalım’ diye bitiriyordu yazısını.
Daha dün mübarek ramazan ayında Müslümanların ciddi bir bayramının arifesinde Mekke yöresinde bombalar patladı. Arabistan terörle yüzleşti.
Sıra savaşla yüzleşmeye yakınlaşıyor. Ülkemiz bir yandan doğusunda bir yandan da batısında baskılarla sarsılırken bir adım ötemizi görmekten ne kadarda aciz bir durumdayız.
Müslüman coğrafya bir kez daha kan gölüne döndürüldü. Unutmayalım her ramazanda bayramda Afganistan, İran, Irak, Suriyeli Müslümanlara bombalar yağdırıldı.
Müslüman coğrafyanın ne kadar ileriyi, geleceği göremeyen basiretsiz ya da basiretsiz hale getirilip eli kolu bağlanan siyasi öngörüsüzlüğü her zaman ortaya çıkmaktadır.
Batılı Afganistan’a bombalar yağdırırken onlara özgürlük getirirken başka ülkeye bir operasyon yoktur yapılmayacak demişti.
Ama bir süre sonra sıradaki özgürlük getirilmesi gereken Irak yine bir bayram arifesinde gökten yağan bombalarla uyanmıştı.
Batılı yine tamam başka operasyon yok bitti demişti.
Bazı densiz dengesiz gazeteciler daha Afganistan saldırısında sıra Irak Suriye İran ve sonra …demişti.
Şimdi bir süredir Suriye’ye özgürlük getiriliyor. Ülke kan gölüne döndürülmüş. Kimin kiminle savaştığı bile belli değil.
Milyonlarla sayısı ifade edilemeyen mülteciler her ülkeye darmadağın olmuş bile.
Neyse ki daha evvel anavatanı olan coğrafyasının bir parçası olduğu Türkiye varda eski eyaleti sancağı toprağından kopan vatandaşlarına sahip çıkmaya çalışıyor.
Ya Türkiye olmasa durumun vahameti felaketi daha açık ortaya çıkacak. Yurt yok, vatan yok, ekmek, su, toprak yok. Bombalar, tanklar, uçaklar, makineli tüfekler...
Şimdi ileriyi görecek ferasetli Müslümanlar sizce sıra kimde? Kime özgürlük getirilme sırası geliyor? Sadece soruyorum. Benim bilgisizliğime verin sorumu.
Mekke yakınlarında bombalar patlıyor.
Batı ülkemizden yeniden toprak kapma isteğiyle kıvranıyor. Ellerini ovuşturuyor
Her türlü Saiklerle bin parçaya bölündüğümüz her türlü ayrışma cepheleşme yani futbol takımlarına taraftarlıktan alında dini cemaatlerden çıkın. Dernek, vakıf, oda bölünmeleri, dil mezhep ayrışmaları ile paramparça olduğumuz şeyi bırakıp tek vücut hale gelmeye çalışmazsak sonumuz Suriye’den beter olacak.
Suriye de iş küresel bir savaş halini aldı. Bir yanda Rusya diğer yanda okyanus ötesinden Amerika, Çin, Almanlar İngilizler Fransızlar.
Ne diyordu Merhum Akif:
 
‘Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer, mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşına da,
Avustralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.’ 
Gazeteci ekliyordu
‘Adım adım bir felaketin geldiğini görüyoruz. İslam coğrafyasının Suriyeleşeceğini Bütün kutsalların ayaklar altına alınacağını, Türkiye'nin de bu büyük felaketten ağır yaralar alacağını düşünüyorum. ‘İşte size İslam iç savaşı dedikleri büyük felaket!  On bir yıldır, hep bu büyük kapışmanın alt yapısının hazırlandığına dair endişelerimi paylaştım.’İ.K.
Aklımda kalmış. Hafızaları tazelemek istedim.
Mekke yakınlarında bombalar patlayınca bir kez daha sizinle paylaşmak istedim.