Onlar sabah evlerinden çıktılar. Belki misafirlerdi, belki bir otelde kalıyorlardı.
Belki de evini, odasını, otel odasını bile akşama düzeltirim diye öyle darmadağın bırakmışlardı.
Belki her şeylerini muntazam düzeltip, sanki geriye dönmeyeceklermiş gibi düzenli ve disiplinli bırakmışlardı, geride kalan eşyalarını.
Kimi bir kitabın yarısına ayracını koymuştu sonra kaldığım yerden devam ederim diye.
Kimi bir yerlere randevular vermişti kimi ise veda etmeden ayrılmıştı kaldığı yerden.
Kiminin çocuğu dönecekti okuldan, kiminin eşi pazardan çarşıdan, kiminin kocası işten gelecekti.
Kiminin karısı dönecekti gittiği yerden.
Yurtdışından turist olarak gelmişti, belki bir hafta sonra dönecekti ülkesine, evine…
Kimi taşradan, kasabadan, köyden gelmişti.
Kimi iş arıyordu, bir çay içmeye nefes almaya dinlenmeye gelmişti.
Kimi yemek yemeğe, kimi işe gidiyordu.
Belki gece mesaisinden dönen bile vardı.
Kimi bekçiydi, kimi zabıta, kimi güvenlik görevlisi…
Velhasıl bir yığın insan, zamandan, mekândan haberi olmadan, aynı noktaya gelmişlerdi.
Kim olursa olsun hepsi masum insanlardı.
İster Müslüman, ister Hristiyan, ister Budist, ister Yahudi…
Hepsi insandı birer aileleri vardı.
Yapacak çok işleri vardı ama Kabil Habil’in canına kıydı yani insan insani öldürdü.
Hain terör masum insanları katletti yine.
Onlar sabah evlerinden çıktılar ama bir kısmı evlerine dönemedi.
Gözü dönmüş bir cani onların canına kıydı.
Sadece lanet okuyabiliyoruz.
Yazık, bir sürü masum insan hayatını kaybetti.
Bu teröre destek verenlerin, masum insanları katledenlerin, Allah belasını versin demekten başka, şimdilik yapacak bir işimiz yok.
İnşallah bu son olur ve bir daha böyle hazin olaylar yaşanmaz.
Başka dileğimiz yok.