Geride yalnızca yıkım ve acı bırakan önemli olaylar genellikle hatırlanmak
istenmez. Ancak, 17 Ağustos, sönen umutları yeniden canlandırmak, vatandaşımıza
güven duygusunu yeniden kazandırmak ve depremle yaşamayı öğrenebilmemiz için bize
sorumluluklarımızı hatırlatan bir tarih olmuştur.
Yaşanan bu felaketin ardından halkımız örnek bir dayanışma ruhu ile elindeki tüm
imkânları harekete geçirerek, büyük bir fedakârlıkla ihtiyaç içindeki vatandaşlarımıza
yardım elini uzatmıştır. Devletimiz de milletimiz ile el ele vererek, yaraların sarılması ve
yeniden yapılanma çalışmaları için yoğun bir çaba göstermiştir. Sergilenen bu
dayanışma ve fedakârlık bilinci, millet olarak acılı günlerimizdeki en büyük tesellimiz
olmaktadır.
Ülkemiz dünyanın en aktif deprem kuşaklarının birinin üzerinde bulunmaktadır.
Geçmişte yaşanan depremlerin günümüzde ve gelecekte de yaşanılması kaçınılmazdır.
Burada en önemli husus, depremle yaşamasını öğrenmek, yaşadığımız alandaki binaları
depreme dayanıklı hale getirmek ve yaşadığımız yüzyılın bilimsel verileri ışığında sahip
olduğumuz bilgi, birikim ve teknolojiyi kullanarak tedbirlerimizi almamız, kurumlarımızla
ve vatandaşlarımızla bir bütünlük içerisinde her zaman depreme hazırlıklı olmalıyız ve
yaşanan bu büyük acıdan ders çıkararak, hareket etmeliyiz.
Devletimiz, afetlerin yıkıcı zararlarını en aza indirebilmek, engellenemeyen zarar
ve kayıpların oluşturacağı yaraları ise en kısa sürede sarabilmek amacıyla gerekli tüm
önlemleri almış ve almaya devam etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle; böyle bir felaketin ve acının ülkemizde ve dünyada bir
daha yaşanmamasını temenni ediyor, depremde kaybettiğimiz tüm deprem şehitlerimize
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyor, sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Güncelleme Tarihi: 17 Ağustos 2018, 13:38
