Değerli okurlar, millet olarak ülkemiz üzerine oynan oyunları görmezden gelmemiz mümkün değil. 15/25 Aralık 2013 yılından bu yana Türkiye dış güçlerin baskıcı hedefi haline gelmiştir. Küresel güçlerin besleyip büyüttüğü Fetö terör örgütünün ülkemizin dinamizmini bozma adına uygulamış oldukları sinsi saldırıların semeresini millet olarak yaşamaktayız. Ülkemizin adeta temeline dinamit koyan bu pespayelerin bir virüs gibi devletin en hassas organlarına kadar sızarak 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimleri herşeyi alenen ortaya koymaktadır. Başta Almanya ve ona benzer terör sevici batı ülkeleri baştan bu darbenin ciddiyetini kavramayarak elinizde herhangi bir argümanınız var mı? diyerek güya kendilerince dalga geçmişler. Lakin son zamanlara Almanya'nın bir anda çark ederek Fetö darbesi konusunda ikna olduklarını belirtmeleri resmen akıllara durgunluk vermektedir. Dün ak dediklerine bugün kara diyebilecek kadar müptezellik sergileyen bu batı zihniyeti Türkiye'ye yönelik hangi terör örgütü revaçta ise onunla ikili ilişkilerini arka planda sağlam tutarak ülkemize yönelik tehdit unsuru olarak kollayıp,korumuşlar. Millet olarak bunun acısını hep birlikte yaşamaktayız. Neredeyse 35 yıldır PKK terör örgütünü başımıza bela eden bu güruhlar günbe gün hain emellerini bir çıt daha da ilerletmekteler. Hiç bir zaman terörün karşısında olmadıkları gibi, bizzat her türlü askeri malzeme,mühimmat gibi teröristlerin elini güçlendiren silahlar ile donatmışlar Türkiye Cumhuriyeti devleti meşru müdafa hakkını savunma ve sınır güvenliğini koruma adına başlatmış olduğu sınır ötesi operasyonlarında ve buna benzer eylemler karşısında, batılı zihniyetler bu operasyonları manüple etme yoluna gitmişler. Zira kendilerince Türkiye sınır güvenliğini dört dörtlük sağlar ise o bölgeler üzerindeki hakimiyetlerinin yerle yeksan olacaklarını ayrıca emperyalsit sömürülerinin son bulacağı endişesi ile Türkiye'nin teröristlere yönelik yapmış olduğu operasyonlara pek sıcak bakmadıkları aşikar. Bir kaç gün öncesinde kahraman ordumuzun 20 savaş uçağı ile İran ile aramızda bulunan ve PKK terör örgütünün en önemli bölgesi haline gelen ülkemiz açısından tehlike arzeden Kandil bölgesinin 14 önemli noktasının bombalanması terörizme ve onlar ile iltisaklı hareket edenleri hezimete uğratmıştır. Bugüne kadar olması gereken, hatta geç bile kalınan bu operasyonun başarıyla yapılması millet olarak yüreğimizi serinletmiştir. Kandil operasyonuna İran'ın destek vermeside manidardır. İran, Türkiye ve Rusya ittifakı en fazla sözde müttefiğimiz olan ABD 'yi kızdırmaktadır. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim yapılmasına ramak kala bu aksiyonun yapılması bazı siyasi oluşumlarca farklı yorumlanmaktadır. Oy devşirme gibi...Lakin vatanın bölünmez bütünlüğü ve bekası adına yapılan operasyonların millet olarak yanında olmamız ve desdek vermemiz kaçınılmaz olmalıdır. Siyasetin ateşi gitgide yükselmekte, özellikle genel seçimden ziyade Cumhurbaşkanlığı seçimi daha da ilgiyle takip edilmekte adayların kendilerince öne sürdükleri projeler halk nezdinde analiz edilmekte. Özellikle sayın Cumhurbaşkanın kıraathaneler yapacağız demesi üzerine çeşitli senaryolar kurgulanmaya başlandı bile, bu gibi sığ çekiştirmelerin millet olarak bize faydadan çok zarar getireceğini göz ardı etmemek gerekir. Bizler için tüm seçime giren adaylarımız değerlidir. Ülke ve millet adına her yapılacak hizmetin kutsal olduğuna inanmak gerekir. Kişileri veya partileri seversiniz veya sevmezsiniz o sizin hür iradenizle vereceğiniz en doğal hakkınız lakin insanlara haksız yaftalar yakıştırarak klişeleşmiş laflar sarf etmenin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu seçimin kardeşlik ve dostluk içerisinde nihayetlenmesini ülkeninin çakıl taşları olan bizlerin daha müreffeh yaşamamız adına hizmet kalitesini en iyi şekilde vereceklerin iktidara gelmesi en büyük düşüncemiz olması gerekir. Kişiler arasında husumetin oluşmaması adına aman dikkat kalp kırmadan eğrisiyle, doğrusu ile fikirlerimizi açıklamakta herhangi bir beis görmüyorum. Mesele vatan ve millet ise gerisi teferruatır.
