ÖLÜM

 Bir gece yarısıydı. Trafik kazasında hayatını kaybeden bir vatandaşın yakını hastaneye gelmişti. Muhtemelen hastane polisi adamı arayıp bu hazin durumu haber vermişti. Hastaneye gelen adam morg görevlisine, ‘Babamı görmek istiyorum’ deyince görevli, ‘Şimdi geç yarın gelir görürsün’ diye adamı savsakladı. ‘Babamı görmek istiyorum’ sözü ve aldığı olumsuz cevap neticesindeki yüz hali beni duygulandırdı. Sonuçta babasını görmesi lazım diye düşündüm. Morg görevlisi alışmış ölümlere. Yarın gel deme rahatlığına sahip her gün bu tip vakalara alışkın. Adamın yanına yaklaştım. Hüzünlü duruşuyla beyefendi bir adam. Ne iş yapıyorsun dedim. Doktorum dedi metanetle. Sessizce ekledi cerrahım. Ayakta dimdik durmaya çalışıyordu. Biz biraz daha idmanlı provalıydık ölümlere. Her gece bir sürü vakıayla karşılaşıyoruz.
Değil mi ki, ‘Her nefs ölümü tadacaktır’ sözünü ezber etmişiz.

‘Bak problem çıkarmazsan babanı sana gösteririm’ dedim. Elini omzuma koydu, ‘Ben cerrahım akşama kadar kan içindeyim ameliyatlarda. Merak etme’ dedi. İnanmadım da söylediklerine, biliyordum olacakları. Babasını görmek istiyordu. Kendimi de onun yerine koydum. Morg görevlisinin katı tutumu daha da üzmüştü onu. Az bekle dedim. Görevli az sonra bir yere gitti. Gel deyip gizlice morga götürdüm onu. Sedyelerde birkaç yeni cenaze vardı. ‘Bak sakin olacaksın bir gün hepimiz öleceğiz’ dedim.                                                
Ben alışkınım bir şey olmaz diye konuşurken babasının üzerindeki yeşil örtüyü usulca kaldırdım. Babasının yüzünü gördü. Ölümün o soğuk yüzü. Dondu kaldı öylece izliyordum. Beklemeye başladım düşecek bende düşmeden tutacağım. Saniyeler ilerliyor biliyorum sonunda olduğu yere çökecek yıkılacak. Bir dakika dolmadan gözlerinden yaşlar gelmeye başladı eli babasının yüzünde yüzünü okşuyor baba dedi yapıştım kollarına tam düşerken ayağa kaldırdım. Hani alışkındın hani akşama kadar cerrah olarak kanlar içindeydin ne oldu doktor dedim. Yüzüme baktı suskun bitkin soluğu kesilmiş gözleri kızarmış, ‘Merak etme biliyorum herkesin babası olunca böyle olur’ dedim. Artık iyice ağırlaşan vücudu tutamaz hale gelince sert bir sesle, ‘Ayağa kalk doktor’ diye bağırdım. Sedyeye tutunup kaldı öylece. Eli babasını yüzünde yüzünü okşuyor ‘Baba, baba’ diyor. Yaşlanmış baban hepimiz öleceğiz. Sende bir gün gelecek öleceksin dedim sözlerim para etmiyordu on beş dakikayı buldu bu süre. Babasının yüzünü yeşil örtüyle kapatırken biraz direndi kapatmamam için. Yüzüne baktım, ‘Doktor artık gitme vakti geldi’ dedim. Sürüklercesine morgdan dışarı çıkardım.                                        
Necip Fazıl’ın dizelerini okudum ona. Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey.
Başkalarının ölümü kolay geliyor bize. Eş, dost, ahbap, akraba, arkadaş yakınlarının ölümleri kolay geliyor bize.
‘Ateş düştüğü yeri yakar’ sözü bu meseleyi en iyi anlatan ifadelerden biridir.
Babalar ölür. Anneler ölür. Son derece metin olmamız istenir bizden. O garip bir an ve garip bir duygudur. Bu dünyada bir daha görememek, kopmak, ayrılmak duygusudur. Bilmektir, anlamaktır idrak etmektir.
Ölüm güzeldir aslında, bize çok dersler verir.
YORUM EKLE