BELEDİYELERİMİZ İÇLER ACISI

Belediyelere neden bu kadar taktın diyenler olabilir. Başkanlarımız ve diğer yöneticilerimiz
seçilecek de ondan takıyorum. Bu hizmeti adam gibi yürütebilecek insanları seçebilelim diye
takıyorum.
Geçen BELEDİYELER SIKI BİR DENETİM ALTINA ALINMALIDIR Başlıklı yazımı okuyan ve 26 yıl boyunca belediyeleri teftiş eden bir, emekli müfettişin bana gönderdiği yazıyı okuyunca hem mutlu oldum. Hemde hüzün duydum. Beni doğruladığı ve görüşlerimi teyit ettiği için mutlu oldum. Ancak, belediyeciliğin ülkemizde içler acısı bir durumda olduğunu da öğrenince hüzünlendim.
Değerli okurlarım, bu değerli müfettişimizin yazdıklarından etkilenerek, ülkemizdeki belediyecilik sistemine bir benzetme yaparak sizlerle paylaşmak istedim. Belediye imkanları ciğer ise, belediye başkan ve yetkilileri de kedidir. Yani ciğeri kediye teslim etmek misali. Ülkemizdeki belediyecilik sistemine çok uygun bir benzetmedir. Ne yazık ki Devlet, ciğeri kediye teslim ediyor ve sakın ciğeri yemiyesin diye de tembih ediyor. Bu insanın doğasına ters olan bir anlayıştır. Böyle bir saçma anlayış olamaz. Devlet bu anlayıştan derhal kurtulmalıdır.
Müfettiş yazısında diyor ki; Mekanizma şöyle kurulmuş, siyasi partileri yönetenler dünyalık peşinde ellerini kaşıyorlar, belediye başkanlıklarına aday olanlar, gerek aday adaylığı döneminde ve gerekse seçim çalşmalarında dünya kadar para harcıyorlar, koltuğa oturunca da, ilk olarak bu harcadıkları parayı çıkarmanın derdiyle, ikinci olarakda bir daha seçim kazanmanın hırsıyla, hırsızlığa başlıyorlar. Tabiki istisnalar hariç. Önce etrafına bakarak, kafasına uygun elemanları topluyor, sonra, belediyenin hangi imkanı varsa, ihalemi, imarmı zimmet mi? Başlıyorlar ciğeri yemeğe. Tabi ki bazı kediler eğitimli oldukları için, hemen ciğere saldırmıyorlar. Yavaş yavaş, usuluna uygun bir şekilde yiyorlar. Bazlılarıda eğitimsiz, ciğeri görür görmez saldırıyorlar ve bu acele saldırılarından dolayı yakalanarak cezalandırılıyorlar. Şu anda tutuklu olanlar gibi. Bu işlem böyle devam edip gidiyor. Özal döneminde, benim memurum işini bilir. Yiyorsa, aynı zamanda iş de yapıyor. Diyerek, hırsızlığı meşrulaştırmış ve bu cümlenin de ata sözü haline dünüşmesini sağlamışlar.
Depremlerde on binlerce insanımız enkaz altında can vermişti. Bu yapılara ruhsat veren kaç belediye başkanı ve yetkilileri tutuklanmıştır? Hemen hemen hiç. Birinci derecede sorumlu olmalarına rağmen, ellerini kollarını sallayarak dolaşan bu görevlilere ceza yerine mükafat vermek yolu tercih edilmiştir. Yıkılan on bir ilin belediye başkanlarının büyük bir bölümü yeniden aday edilmişlerdir. Elli bin insanımızın enkaz altında yok olmasına sebep olan o binaların yapımına ruhsat veren belediye başkan ve yetkililerini, temize çıkarmak, onlarla aynı kirli gömleği giyme anlamına gelmez mi? Yazıklar olsun. Böyle bir Devlet anlayışı olamaz.
Devletimiz ilk önce, bu kedi ve ciğer işine son vererek, belediye yasasını yeniden dizayn edip, sistemi mutlaka değiştirmelidir. Belediye başkanlarının görev ve yetkileri sınırlandırılmalıdır. Beldesinin, İlçesinin ve İlinin sorunlarını, birinci derecede görevleri haline getirmelidirler. Her kesin hırsız olduğunu iddia etmiyoruz. Bir çok namuslu ve dürüst insanların olduğuna da inanıyoruz. Ancak, sistem o kadar laşkaki, her kese aynı pencereden baktığımız için namuslu ile namusuzu biribirine karıştırıyoruz.Bu sistem mutlaka değiştirilmeli.
Yanlışlar giderilinceye kadar, durmadan yazacağım. İnşallah, ilgililerin dikkatini çeker ve bu önemli sorunumuza çözüm öretilir. Bu vesile ile seçmenlerimizin çok dikkatli oy kullanarak işlenecek günaha ortak olamamalarını önerirken, seçimin ülkemize hayırlar getirmesi dileği ile, kedilerin yerine adam gibi adamların seçilmesini dilerim. Saygılarımla.
İDRİS ORTAKAYA

YORUM EKLE