PASİF İNSAN'DAN AKTİF İNSAN'A

Birçok sorunun eksik olmadığı ve eksikliklerin daima varolduğu bir coğrafyada yaşamaktayız, öncelikle bunu kabul etmemiz gerekiyor. Tarihimize baktığımızda birçok anlaşmazlıklara, mücadelelere kaynaklık eden bir Ortadoğu, kurtuluşumuzun, milli mücadelemizin, kazanım ve kayıplarımızın olduğu Kurtuluş Savaş'ımız, Sakarya muharebemiz ve birçokları ... Aslında tüm bunlar Türkiye tarihinde varolan ve varlığı görünürde olan bir o kadar da varlığı yadsınamayan sorunlar ve meselelerdir.

PASİF İNSAN'DAN AKTİF İNSAN'A
banner158
banner174
 Peki Türkiye'de görünmeyen ve belki de görünmediği için çözüm çözüm üretilmeyen sorunlarda yok mu? Elbette ki var. Bu sorunlardan birtanesi; eğitim sistemimiz ve bu sistemde varolan eksiklikler, çarpıklıklar, yanlışlıklar ...
Soruyorum size, hangimiz gerçekten sevdiğimiz bölümü okudu yahut okuyor? Hangimiz gerçekten sevdiği mesleği icra ediyor? Cevabı ben vereyim mi; okuyan nüfusun belki de %20 si istediği bölümü okuyor, çalışan nüfusunda %20 si gerçekten sevdiği icra ediyor. Herkeste ''hele bir üniversiteye gidelim de nasılsa kendimizi geliştiririz, bir işe başlayalım da nasılsa işe alışır kendimizi geliştiririz.'' düşüncesi. Gerçekten hangimiz sırf sevdiği bölümü okumak için 450 ham puan alıpta 300 puanlık bir bölüme gitti. Ya da hangimiz bir bölüm seçerken ''Aman canım, 4 yıllık bir üniversite okuyayım elimde diplomam
olsun da mezun olduktan sonra sevdiğim alana yönelir kendimi geliştiririm'' diye düşünmedi? Diyelim ki çocukları çok seven bir kişiliğiniz var. Sınava hazırlanıyorsunuz ve okul öncesi okumak, o bölümü kazanmak için can atıyorsunuz lakin şans eseri bölümünüzün çok üstünde bir puan aldınız ve size daha çok prestij getireceğini düşündüğünüz bir bölümle karşı karşıya kaldınız. Şimdi, sırf yüksek prestij için gitmeye içgüdünüz tarafından zorlandığınız ve akabinde aile baskısının olduğu bir bölüm birde sırf kendiniz çok istediğiniz için, severek yapacağınız bir bölüm var. Haydi şimdi tercih yapın bakalım. Yapamayız! çoğumuz çok sevsek dahi hep o içgüdüile hareket ederiz; '' Elalem ne der?''
Tabii tüm bu yanlışlıkların eğitim sistemimizdeki eksiklikten ileri geldiğini söylemeden edemeyeceğim. Tüm beyinlere dayatılmış bir ''BARAJ SINAVI'' Neymiş efendim, 12 yıllık eğitim hayatımızı birkaç senelik sınav hazırlığımızı
150 dakikaya(2.30 saat) sığdıracakmışız! Peki ya o insanların belki de heyecandan yapamadığı sayısızca soru, stres dolayısıyla çekilen ağrılan yüzünden odaklanılanamayan sınav, sonucu ne biliyor musunuz? Kaybedilen koca 12 sene. Barajı geçemedin üstüne 1 sene daha hazırlan etti mi sana 13 senelik kayıp. Farz edelim ki barajı geçtin ve istediğin bölüme yetecek kadar puan aldın. Bununla kalıyor mu sanıyorsunuz, 2.bir sınavla imtihan ediliyor onca insanın geleceği, emeği,hayalleri ... İlk sınavda BARAJ denilen bu engeli aştığınızda herşey bitmiyor ne yazık ki. Hemen akabinde ikinci bir baraja tabi tutuluyorsunuz. Yani ya herro, ya merro! Ya kazandın ya kaybettin, ortası yok bunun.
Bununla da kalmıyor arkadaşlar! Tüm bu aşamaları level atlar gibi tamamladıktan sonra hiç okumadan okuduğun o üniversitedeki bölümden de sınava tabi tutuluyorsunuz. O sınavı da geçemezsen yine 1 sene hazırlanacaksın. 13 seneye eklenen 4 yıllık üniversite ve hemen akabinde kazanamazsan tekrar eklenen 1 sene derken 18 senelik( Koca bir ömür) kayıp. Dile kolay söylenen bu 18 yılın içerisinde her sınava girişte yaşanılan stresler, her sınav çıkışındaki hayal kırıklıkları, mahcup dolu bakışlar ve birçokları var ...
YGS, LYS, ALES, YDS derken hayatımız pamuk ipliğine bağlı hep bir SINAV'A tabi yaşıyoruz arkadaşlar! Hemde bu sınav normal bir sınav da değil, BARAJ SINAV'I.
Peki nasıl giderebiliriz bu tek düze giden tüm insanlar aynı zekaya sahipmiş gibi davranılan bu eğitim sisteminin sorununu? Mesela zeka ölçen sınavların
yanı sıra yetenek ölçen sınavlar, zeki öğrenciler yetiştiren okulların yanı sıra yetenekli öğrenciler yetiştiren okullar olsa. Sistemi tamamen kökünden değiştirip radikal bir değişim öne sürmüyorum. Tamamen zeka ürünü sistem ortadan kalksın demiyorum elbette. Lakin sisteme alternatif seçenekler Şart! Yani insanlar tek bir seçeneğe ve 2.30 saate mahkum edilmemeli ve her zaman ek bir seçenekleri, alternatifleri olduğunu bilmeliler. Sistemi temelden ele alırsak, ilkokulda görülen 6 saatlik derslerin 3 saati el işi sanat işi olsa, kalan 3 saatte temel derslere ayrılsa. Daha sonra ilk ve ortaokuldan mezun olan öğrenciler kendilerini TEOG gibi bir sınavın içerisinde bulmak yerine okulda öğrendiği el becerilerinden ''UYGULAMALI'' bir sınava tabi tutulsa, buna ek olarak okulda yaptıkları çalışmalar ve el işleri de yarı yarıya ek puan getirse fena mı olur sizce?! Tabii ki herkes ''yetenek sınav''ına tabi tutulmalı fikrini öne sürmüyorum lakin kişi kendinin en iyi tanıyıcısıdır düşüncesinden hareketle zekâsına güvenen ve yeteneğine güvenenler ayrı sınavlara tabi tutulmalı, zeka eğitimi verildiği gibi yetenek eğitimi de verilmeli düşüncesini savunuyorum.
Ortaokulda ilgili olduğu ve sevdiği alana yönelen ve o alanda yetenek elde eden öğrenci lisede bu yeteneğini geliştirir ve üniversiteye geldiğinde ülkemin elinde hazır işgücü,hazır eleman haline gelir. Bununla birlikte gençlerimizin ''Tamam ben bu bölümü okuyorum ama üniveristeden mezun olunca ne yapacağımı dahi bilmiyorum'' yakınmaları son bulur ve artık kendine güvenen, ne istediğini en önemlisi ne yapacağını bilen nesiller yetişir.
Pasif insandan aktif insana, tek düzelikten uygulamaya, ne yapacağım diye düşünen beyinlerden ne yapacağını bilen beyinlere ... Hedeflerimiz hayal olmasın, hayallerimizi hedef haline getirmek için geç kalmış sayılmayız!
 

Güncelleme Tarihi: 05 Ekim 2016, 19:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER