GEBZE BİTİK KENT!

Gebze günün şartlarına ve koşullarına göre kentleşemediğinden sürekli olarak taşra kasabası olmaya mahkûm edilmiş bir hilkat garibesidir.

GEBZE BİTİK KENT!
banner158
banner174

Geçmişte birçok yazımda ifade ettim, Gebze günün  şartlarına ve koşullarına göre kentleşemediğinden sürekli olarak taşra kasabası olmaya mahkûm edilmiş bir hilkat garibesidir. Sanayinin yoğun kuşatması altında kalan ve giderek havası, suyu, toprağı kirlenen, yeşil alanları, ormanları yok edilen, arazileri ranta kurban edilen Gebze gerçekten sahipsizdir.  Gebze derken tabi ki Darıca, Çayırova ve Dilovası’nında içinde bulunduğu büyük bölgeden söz ediyorum.  4 ilçede kentleşme hala çok geri düzeyde.  Trafik, park sorunu çözülememiş, sosyal yaşam taşra kasabalarındakinden farksız. Toplumsal diyalog, işbirliği, kentli olma bilinci sıfır.  Kentlerin beyni konumunda ki kent dinamiklerini oluşturan, dernekler, sendikalar ve öteki STK’lar içine kapanık etkisiz. 2016 yılında Gebze 10 yıl öncesinden çok daha berbat bir durumda.

GEBZE İL PLATFORMU  

Anımsayanlar bilir, 1990’lı yılların ikinci yarısı itibariyle Gebze’nin il olmasına yönelik çalışmalar büyük bir ivme kazanmıştı. Bütün siyasi partiler, dernekler ve sivil toplum kuruluşları Gebze’nin il olması adına koşulsuz olarak yan yana gelmiş ve güç birliği yapmıştı.  Kurulan Gebze İl Platformu ile Ankara’da Cumhurbaşkanına, bakanlara, ilgili makamlara yapılar ziyaretlerle Gebze’nin il olması anlatıldı. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın Gebze’de Alstom fabrikasının açılışında Gebzeli gazeteciler olarak o gün tek aynı başlıklı çıkmış ve Gebze’nin il olmasını istediğimizi dile getirmiştik. Yine Gebze’de ki bütün STK’lar yapılan her türlü eyleme, toplantıya tam destek veriyordu.  Sonuç olarak belki Gebze il olmadı ancak Gebze’de kent dinamiklerinin istenildiğin de nasıl etkin ve güçlü olabileceği kanıtlandı.  Gebzelilik bilinciyle yapılan ortak çalışmalar sayesinde kentin sahipsiz olmadığı güçlü bir şekilde ifade edildi.

SONUN BAŞLANGICI 2002

Gebze’de kent dinamiklerinin içine kapanış ve pasif konuma geçiş tarihi ise 2002’dir. Bu tarih aynı zamanda AKP’nin iktidar olduğu tarihtir. AKP ile iktidarıyla birlikte Gebze’de sivil toplum kuruluşları kendilerine iktidara göre düzenlemeye ve ona göre konum belirlemeye başladılar. 2004 yılında dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın Gebze’de partisi tarafından düzenlenen mitingde söyledikleri Gebze’de sonun başlangıcı oldu. Erdoğan, Gebze’yi il yapmayacaklarını belirterek, “Biz Gebze’yi il yapmayacağız.  Çünkü Gebze’nin altyapı ve üstyapı sorunu var. Böyle bir kentin il olması mümkün değil, gerekte yok. Ne zaman her şey tamam olur o zaman bakılır”dedi.

Başbakanın Gebze’yi il yapmayacağını söylemesinden sonra başta dönemin iktidar bölge milletvekilleri olmak üzere, siyasal iktidarla aynı çizgiye gelen birçok STK’da Gebze’nin il olmasına karşı çıkmaya başladı. Sonra ki süreçte Gebze’nin il olması giderek kamuoyu gündeminden düşürüldü ve 2014’e geldiğimiz de ise unutulmuş ve eski bir masal gibi hafızalarda kaldı.  Tabi burada Erdoğan’ın bir suçu yok, suç ona Gebze hakkında yeterli ve gerçekçi bilgileri vermeyen AKP içindeki dönemin vekilleri, parti yöneticileridir.

1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ

Savaş ve yıkımlarının tarihte insanoğluna ne denli büyük acılar yaşattığını biliyoruz. Özellikle bizim bölgemizin bir parçasının da yer aldığı Ortadoğu yer kürede insan kanının en fazla aktığı, acılar ve gözyaşlarının tükenmek bilmediği bir coğrafyadır. Müslümanların büyük çoğunlukta olduğu Ortadoğu enerjiyi ele geçirmek ve bu şekilde dünyaya hükmetmek isteyen emperyalizmin ilk hedefidir. Bunun içinde din ve mezhep çatışmaları sıklıkla körükleniyor. İnsanlar aynı dinin farklı mezheplerinden diye birbirlerine kırdırılıyor. Bu sırada çocuklar öldürülüyor, insan kanı oluk, oluk akıyor. Tabi burada en trajik nokta ise mezhep çatışmalarından sütre arkasında ki haçlı zihniyeti bu işin taşeronluğu ne yazık ki Müslümanım diyenlere havale etmesidir. Zaten bizim içimizi acıtanda budur.

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde dileğimiz odur ki,  savaşsız, silahsız ve ölümlerin olmadığı barış ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünyadır.

Sonuç olarak, dini, mezhebi, rengi ve ırkı,  yaşama bakışı açısı ne olursa olsun hiçbir insanın öldürülmesi taraftarı olmamalıyız. Savaşın ülke savunması dışında bir cinayet olduğu gerçeğini görmeliyiz.

 

Güncelleme Tarihi: 31 Ağustos 2016, 17:19
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER