07 Haziran tarihini ve o tarihten sonraki günleri şöyle bir hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var, 03 Kasım 2002 tarihinde yapılan ve devam eden her Genel seçimde Tayyip Erdoğan ile tek başına iktidara gelen AK Parti Ahmet Davutoğu ile girdiği ilk seçim olan 07 Haziran’da tek başına iktidar olmasını sağlayacak çoğunluğu yakalayamamış ve çok büyük bir sıkıntı ile baş başa kalmıştı.

İşte o günlerde konuşulmaya başlanan ve bizimde çok istediğimiz AK Parti-MHP Koalisyonu için toplumda büyük bir beklenti başlamış ve AKP-MHP Koalisyonun akşam-sabah hayata geçmesinin an meselesi olduğu hemen her kesim tarafından seslendirilmeye başlanmıştı.

İşin garip tarafı AK Parti ve MHP tabanının nerede ise bir tamamı bu koalisyonun hayata geçmesi için gün sayarken MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin daha ilk günden kapıları kapatması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ında bu koalisyona sıcak bakmaması ile o günlerde olması gereken Koalisyon bir türlü gerçekleşemedi.

Anadolu’nun neresine giderseniz gidin göreceğiniz manzara şudur, Bir evde 5 kardeş varsa bu beş kardeşten 3 tanesi AK Partili 2 tanesi de MHP’lidir, bu oran akrabalık noktasında , işyerlerinde, kurum ve kuruluşlarda çok az farklılıklar göstermesine rağmen asla değişmeyen bir gerçektir.

Türkiye’nin genel yapısı itibarı ile Milliyetçi ve Muhafazakar olan seçmen çok sevdiği MHP’nin liderine güvenmediği ve ortada AK parti diye bir siyasi kurum olmamasına rağmen Tayyip Erdoğan’ı çok sevdiği için mecburen AK Partiye yönelmek zorunda kalıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan vesilesi ile büyük oranda AK Partiye yönelen seçmen aslında çok sevdiği ancak genel başkanı dolayısı ile umut görmediği MHP’yi de “Kara gün dostu” olarak yüzde 10’lar civarında tutuyor ve TBMM dışına bırakmıyor.

Tabi MHP’nin asla sürdürülebilir olmayan bu durumunun da nihayet bulacağı ve “bundan sonrası yok” denileceği noktanın neresi olacağı sorularına cevap aranırken 15 Temmuzdaki Darbe girişimi Türk siyasetini hiç beklenmeyen bambaşka bir  sürece doğru savurmaya başladı.

07 Ağustos tarihinde İstanbul/Yenikapı’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde yapılacak olan Demokrasi Mitingi ve bu mitinge de MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nindavet edildikten en fazla beş dakika sonra “Katılıyorum” şeklinde cevap vermesi  Türkiye’de yeni bir siyaset sahifesinin açılmasına imkan tanıdı.

Dikkat edin AKP ve MHP’nin birlikte katılacağı Miting her iki partinin tavanında da tabanının da da çok büyük bir heyecan dalgası oluşturdu, günlerdir AK Parti ve MHP tabanı bu buluşmanın son derece gecikmiş bir randevu olduğunu ve aslında birbirinden asla farkı olmayan her iki parti seçmeninin artık kucaklaşması gerektiğine sonuna kadar inanıyor.

Belki biraz erken olacak ancak belirtmekte fayda var yarın yani 07 Ağustos 2016 AK Parti ile MHP’nin bütünleşmesi , Terazinin bir tarafında CHP’nin diğer tarafında da AKP-MHP bütünleşmesinden çıkacak olan yeni oluşum tarafından hayata geçirilecek olan “Başkanlık sisteminin “resmi olmayan ilk sonucudur.

Yarın yapılacak olan miting sırasında muhtemeldir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan alanda bulunan yada bulunmayan Ülkücülerin tamamının ruhunu okşayacak son derece güzel konuşmalar yapacak Ülkücülere “Bizim sizinle zaten ayrımız gayrımız yok gelin bu FETÖ’ya karşı beraber mücadele edelim ve Türkiye’yi beraber yönetelim” diyecektir.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin muhalefet partisinin genel başkanının iktidar partisi tarafından organize edilen bir mitinge katılmanın ve o miting sonrası olabileceklerin hesabını Türkiye’de en iyi yapabilecek siyasetçilerin başında  geldiğini en iyi bilenlerden birisi olduğumuzdan 08 Ağustos Pazartesi sabahı nasıl bir siyasi iklime uyanacağımızı da az çok hesap edebiliyoruz.

MHP Genel başkanının katıldığı, isteyerek yada istemeyerek konjöktür gereği AK Parti’nin işine yarayacak konuşma yaptığı bir mitingden bir gün sonra hiç kimse “Sen neden MHP’den AK Partiye geçiyorsun” sorusunu yöneltemeyecek, sorsa da ciddiye alınmayacaktır, Çünkü 07 Ağustos’ta bu kapı ardına kadar açılacaktır.

Her iki partinin tabanı da artık ayrı kalmak istemiyor, 14 yıldır iktidarda bulunan AK Parti’nin Devleti hiç ama hiç tanımadığı 15 Temmuz sonrası çok net bir şekilde ortaya çıktı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İstanbul’a çağıran Komutanın “Sayın Cumhurbaşkanı Beni Sayın Bahçeli’ye sorun” ifadesinin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz ancak bu ifade bile Ülkücülerin Devleti nasıl tanıdıklarının en büyük ispatıdır.

MHP’li arkadaşlarımız belki bize itiraz edeceklerdir ancak bu itirazların gerçekleri hiçbir şekilde değiştirmeyeceği ve 07 Ağustos tarihi MHP’nin AK Partiye monte edildiği, bu Monte sonrasında Türkiye’nin AK P-CHP şeklinde iki partili bir sisteme doğru evrildiği daha da önemlisi “Başkanlık sisteminin” resmen olmasa bile Başlangıç günü olarak kayıtlara geçtiği tarih olacaktır.

Aslında 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası uygulamaya konulan ancak zaman içerisinde MHP’nin TBMM’de olması sebebi ile bir türlü hayata geçirilemeyen ve iki partinin bulunacağı “Başkanlık modeli” de artık kaçınılmaz bir son olarak kapımıza dayanmış durumdadır.

Bana inanmayanlar biraz daha sabretsinler, Türkiye’deki siyasi süreci biraz daha tarafsız bir göz ile takip etsinler ,sonrasında mutlaka “Yüksel Ercan haklıymış” demek zorunda kalacaklardır.

Biz siyaseti takip edeceğiz bildiğimiz doğruları yazacağız, gerisi zaten siyasetçinin işi.