CHP’de başlayan hoşnutsuzluk ise alttan alta kaynamaya başlamış, Toplumda bir türlü umut olamayan CHP’nin Genel başkanı ve Parti yönetiminin yenilenmesi adına yurt genelinde gözle görülür bir faaliyet başlamıştı.
AK Parti içerisinde CHP ve MHP kadar fazla bir çalkalanma olmasa bile Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başını çektiği ekibi parti içerisinde etkisiz hale getirebilmek için başlatılan çalışma nerede ise sonlandırılmak üzereydi.
15 Temmuz Cuma gecesi her üç parti içerisinde meydana gelebilecek gelişmeleri başta Televizyon kanalları olmak üzere diğer medya kuruluşlarından öğrenmek için bekleyen vatandaşlar bir anda Boğaziçi Köprüsünde konuşlanan Tankları ve sonrasında gelişen olayları görünce 78 milyon Türk halkı Cumartesi gününe rengi tam olarak belli olmayan bir “Darbe girişimi” ile karşı karşıya kaldı.
İşte o andan itibaren Türkiye’de ne parti kaldı, ne STK ne parti içi çekişmeler ne Genel başkanlık yarışı nede siyasi partilerden beklentiler.
15 Temmuz tarihini takip eden süreçte uygulamaya konulan Darbe girişimi vesilesi ile başta Türk siyaseti olmak üzere Sosyal manada alışık olduğumuz ne varsa tamamı gitti, giden bu alışkanlıklar sonrasında bir kefesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diğer kefesinde ise Darbe girişiminin bir numaralı ismi Fethullah Gülen’in bulunduğu bir terazi kaldı.
Geçen bir aylık süre içerisinde yaşanılan zor süreç dolayısı ile vatandaşlarımız sadece FETÖ’ye mensup olan toplumun tüm katmanlarındaki üyelerin gözaltına alınarak ceza evlerine gönderilmelerini , her gün aralıksız bir şekilde devam eden operasyonları izledi durdu.
Siyasi Partiler 15 Temmuz gecesi Hakkın rahmetine kavuşunca son 15 yıldır Türkiye’nin tek hakimi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten tam göbeğinde bulunduğu siyasetin biraz daha zirvesine çıkarak hemen her konuda kararın tamamen kendisinde olduğu bir yapıyı ele almakta gecikmedi.
Bu aşamadan sonra ne olup olmayacağı bir tarafa artık Türkiye’de siyaseten taşların yerinden oynadığı özellikle siyasi partiler açısından hiçbir şeyin 15 Temmuz öncesi gibi olmayacağı da son derece net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Biz sürekli “Başkanlık sistemi adım adım geliyor” diye yazarken bazı okuyucularımız “Olurmu öyle şey” diyorlar ancak geldiğimiz noktada zaten yıllar yılı muhalefette olan partilerinden memnun olmayan vatandaşlarımız da “Ne olacaksa olsun” kabilinden görüş belirtip “Nedir bu yahu zaten partilerin bir şeye yaradığı yok hiç değilse başkanlık sistemi gelsin Türkiye’de iki parti kalsın bizde rahatlayalım” ifadesini daha fazla kullanmaya başladılar.
07 Ağustos tarihinde Yenikapı’da yapılan ve bütün partilerin katıldığı miting sırasında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Başbakan Binali Yıldırım’ın MHP tabanına verdiği sıcak mesajlar sonrası Türk siyasetinde yeni bir pencere açılacağı da netlik kazanmış oldu.
15 Temmuz sonrası yara henüz sıcak ancak Sonbahar aylarında “Türkiye’de Başkanlık sistemi istiyormusunuz.?” şeklinde bir referandum yapılsa inanıyoruz ki yüzde 70-80 civarında “Evet” oyu çıkacak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç yorulmadan son derece rahat bir şekilde “Başkanlığını” ilan edecektir.
Böylesi biz noktada zaten 15 Temmuz sonrası oradan oraya savrulan siyasi partilerinde işlevi tamamen ortadan kalkmış olacaktır, Dikkat edin 15 Temmuz sonrası seçmenin tercihlerinde büyük oranda değişimler olmuş ve bir gün önce partisine sıkı sıkı sarılan pek çok vatandaşımız bir gün sonra Partili olmanın pekte hoş bir durum olmadığını anlamaya başlamıştır.
Biz geçtiğimiz yıl birkaç kez üst üste “Partisiz siyaset” başlıklı yazılar yayınlamıştık, 15 Temmuz vesilesi ile her ne kadar “Partisiz siyaset” noktasına en üst oranda gelmiş olmasak bile Darbe girişimin yerle yeksan ettiği partilerin bu yapıları ile bundan sonra kolay kolay ayaklarının üzerinde durabileceklerine asla inanmıyoruz.
İnanan varsa gelsin bizi de ikna etsin.