Bugün lodos her yeri vurdu. Fırtınadan her yer zarar gördü.
Hayli yağmurda yağdı. Bizde bilgi işlemcimiz Serkan ile dışarı çıktık. Bir esnafa ziyarete gittik mutedil, sakin bir arkadaş.
 Bilgisayar yazıcı işleri, bakım-onarım yapıyor. Sohbet koyulaşınca, güne uygun ve galiba değişmeyip hiçte değişmeyecekmiş gibi görünen bir tespitini anlattı.
Amerika’da bir inşaat şantiyesinde çalışan işçiler, durmadan sorun çıkartıyorlarmış.
Her gün ayrı bir bahane ürettikleri için, başlarında ki beyaz müdür zorlanıyormuş.
Kimi gün mesai saatleri, kimi gün yemekten şikâyet, kimi zaman yağmur, soğuk, kimi zaman sıcaktan şikâyetçiler.
İşler iyi gitmeyince patron şantiyeye geliyor.
Zencileri gözlemleyip bakıyor ki en çok çekindikleri, dinledikleri bir zenci var aralarında.
Hemen onu alıp müdür yapıyor.
Beyaz müdüre de sen işçilerle beraber çalışacaksın diyor.
Müdür olmaz deyince, aksi takdirde işine son vereceğiz diyor.
Beyaz müdür mecburen zencilerin arasına karışıp çalışmaya başlıyor.
Derken patron, çalışma temposunu yeni zenci müdürle artırmaya başlıyor.
Daha önce 8.30 olan mesai saatini 7.30’a çekiyor, zencilerde çıt yok.
Bir saat olan yemek tatilini, yarım saate indiriyor, yine zencilerde çıt yok.
Çay molalarını kaldırıyor çıt yok. Olayları kenardan izleyen bizim beyaz müdür; ‘Yahu!’ diyor zencilere, ‘Siz her gün sorun çıkartıyordunuz, her şeyi problem ediyordunuz, adam sizin mesai saatlerinizi artırdı, molalarınızı kaldırdı çıt çıkartmıyorsunuz. Bu nasıl iş?’ deyince, bizim zenci işçiler;
‘Ne yapalım? Baş BİZDEN’ diyor!
 
         Büyük çoğunluk için konuşulacak şeyler bu doğrular.
Daha dün içimizden biri olanlar, daha dün kardeşimiz olanlar, daha dün Hz. Ömer’i anlatanlar, koltuğa oturmayagörsün.
Hemen Hz Ömer’i ve adaletini rafa kaldırıyor, neredeyse kendilerini paha biçilmez olarak görmeye başlıyorlar. Daha dün aşağıdakilerin omuzlarına basarak yukarı çıkanlar, ‘Baş Bizden’ öyküsünü de tamamlıyorlar.
 
Bu hikâye günümüze ne kadar uygun bilemem…