Çocuk Gibi........

İnsanların bazen çocuklaştığını; bazen geçmişe özlem, bazen ruhun atak geçirmesi,  bazen toplumun içindeki psikolojiden kurtulmak ve bazen de karşındaki insanın haline ayak uydurmak için çocukluk ruhlarının tazelendiğini görmek mümkün olmaktadır.

Oysa ruhun hep çocuk kalması toplum ortamına göre  insana zarar bile verebilmektedir.

Ama insanın çocuklaşması ruhun genç ve dinç kalması ve çevresinde bulunan insanlara pozitif enerji yayması açısından olumlu bir davranıştır.

Bu pozitif enerjiyi  İnsanda, Allahu Teala'nın yarattığı bütün canlılara karşı rahmet,muhabbet ve sevgi beslemesine ve bunun karşılığında da diğer canlıların ve özellikle insanların o kişiye olan sevgi, saygı ve muhabbetin oluşmasına vesile olmaktadır.

Bu manada da yine en güzel örnekleri kendinde toplamış ,insanların en muhabbetlisi , en güzel ahlaklısı,  en seveni ve en sevileni Rasulullah Efendimiz (sav)dir.
En çocuk ruhlusu olurken aynı zaman da en olgun kişisi de O (sav) idi bulunduğu toplumda ve yeryüzünde.....

Enes bin Malik çocukluğunu Efendimizle geçiren bir sahabe....

Der ki ; Rasulullah Efendimizin bana sert davrandığını hiç görmedim.
Herzaman naif ve herzaman muhabbetli.....

Yolda O'na seslenen bir çocuğa bütün vücudu ile yüzünü döner güler yüzle karşısındaki çocuğa büyük adam muamelesi yapar,karşısındaki bir çocuk ta olsa önemserdi.Yeri geldiğinde de çocukla çocuk olmayı da bilirdi.

Bazen çocuklarla sokakta oyun oynarken görürüz. Bazen de Hasan ve Hüseyin efendilerimiz ile güreş tutarken görürüz.

Salya sümük üstü başı pislenmiş bir çocuk görse, onu temizler kendi öz çocuklarına gösterdiği ilgiyi gösterir, kim olursa olsun sevindirmek için büyük gayret sarfederdi.

O Allah'ın Rasulu sav.

O Hz. Muhammed sav.

Efendimiz (sav) çocuklara , özellikle yetim ve öksüz çocuklara olan ilgisi ve sevgisi konusunda erişilmezdi.

Kendisi de bir yetim olan Peygamber Efendimiz, yetim çocuklara sahip çıkıyordu.

 İşte onlardan birisi: Beşir bin Akra. Hz. Beşir, Uhud savaşında babasını kaybetmişti. ama daha sonra öyle bir babaya kavuşmuştu ki, herkes ona imrenmişti.

Bir gün çevresinde bulunan bütün çocuklar güle oynaya eğlenirken kendisi bir kenarda oturmuş içten içe ağlıyan Beşir'i gördü Efendimiz....
Alemlere rahmet peygamber as. bu ağlayan çocuğa nedenini sorduğunda aldığı cevap O'nu hüzünlendirmişti.
Ya Muhammed benim babam Uhud Savaşı'nda şehit oldu annem de bir başkasıyla evlendi ben de böyle kimsesiz kaldım demişti.

Bir yetim ancak böyle sevindirilebilirdi.

Bundan sonra senin baban Muhammed,annen Aişe ve kardeşin Fatma olsun mu ne dersin.....

Beşir  elini uzatıyor kainatın Efendisine, gözleri parlıyor.

Tamam ya Rasulullah ....

Efendimiz evine götürüyor artık yetim olmayan Uhud şehidi Akra'nın yetimini....

Yediriyor , içiriyor, üstünü başını temizliyor giydiriyor...

Bu sevinçle tekrar arkadaşlarının yanına geldiğinde arkadaşları Beşir’in halindeki değişikliği görünce etrafına toplandılar. Merakla soruyorlar:

“Sen daha önce ağlayıp duruyordun. Şimdi nasıl oldun da bu hale geldin?” 
Beşir cevap veriyor:

“Açtım, doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Resulullah babam, Âişe annem oldu.”

Yaratılan her canlıya karşı pozitif olmayı şiar edinen Efendimiz sav. bizlere de böyle olmayı öğretiyor.

 Ebedî âleme göçtükten sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu. Şöyle ağlıyordu: 
“İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum.”


Efendimiz şöyle ifade buyurdular...
Kim sırf Allah rızası için şefkatle yetimin başını okşarsa elinin değdiği saçlar sayısınca ecir ve sevap kazanır.Yanındaki yetime iyilik yapan kimse ile ben şu iki parmak gibi cennette beraber olacağız buyururlar:


Seni yaşamayan ,Seninle yaşamayan hem garip hem öksüz hem yetim ya Rasulullah.....

Seni yaşamak ,Seninle yaşamak ,Seni ötelere taşımak boynumuzun borcudur.

Vesselam..

YORUM EKLE

banner178