Toplantı sırasında hava çok sıcaktı, Antalya Ocak başkanı yol yorgunluğundan olacak,içi geçmiş vaziyette uyur gibi bir durumda iken, Başbuğ , elini masaya kuvvetlice vurdu, Muhsin Bey yanımda oturuyordu.
Başbuğ ,Muhsin Bey'e bakarak, “arkadaşı dışarı çıkarın,sokak başlarını tutan ajanları gösterin”,dedi. Muhsin Bey,arkadaşı dışarı çıkardı. Biraz sonra geldiler. “Gördün mü evladım,bizi dinlemeye çalışan düşmanları: -Evet efendim gördüm,” dedi.
“Düşman uyumuyor arkadaşlar”,dedi Başbuğ.” Maalesef bizler uyuyoruz. Ülkeyi yönetenler uyuyor ki, yapacağımız bir istişare toplantısını dahi adamlar dinlemek için ağzımızın içine kadar girmişler.”
Ne ise toplantı bitti. Gümüşhane temsilcileri gelsin dendi. Muhsin Bey koluma girdi,başkanım dedi ''Başbuğum yalanı asla sevmez, olaylar nasıl olmuşsa,olduğu gibi,hiç bir kelime katmadan anlatın lütfen.'' dedi.
Başbuğun yanına girdik,elini öptük,ancak nasıl bir tepki ile karşılaşacağız diye tedirgindik. Başbuğum , gayet mütevazı, beyefendi üslubu ile ''Hoşgeldiniz evladım,nasılsınız,aileleriniz nasıllar?'' Sorduktan sonra; Bülent Bey'in Otogarda nasıl karşılandığını gördünüz mü? Dedi. “Gördük efendim”, diye cevap verdik. Başbuğ : --''Ne lüzumu vardı, neden bir partimizin genel başkanının konuşmasını engellediniz? Sizler DEMOKRASİYE inanmıyor musunuz? Bülent Bey, Rusya'dan mı geldi? '' diye çıkıştı.
“Efendim olayların bizim camia ile ilişkisi yok deyip,halkın tepkisi idi” diye, olanları anlattık. Başbuğ bize ''o bölge Milliyetçi muhafazakar bir yapıdadır ,bu olaylar olacağı önceden belli iken,siz neden önlem alıp da Bülent Bey'in konuşmasını sağlamadınız'',diye bizi bayağı tersledi. ''Gidiniz il başkanına selamımı söyleyiniz, teşkilattan içeri giren,bu milli dava ile ilgili olan herkese, Demokrasiyi,Cumhuriyetin ne olduğunu , insana saygıyı, büyüğe saygıyı,küçüğe sevgiyi seminer çalışmaları ile,bire bir konuşarak anlatsınlar, belletsinler. Demokrasiye inanmayan Milliyetçi Ülkücü olamaz.'' dedi.
Tüm bunlar konuşulurken sol görüşlü arkadaşların Başbuğun bu sözlerini duymalarını çok isterdim. Ya da bugün iktidara gelenlerin ,sadece kendi partililerine çalışmaları, iş -aş ,ihale dağılımlarında diğer partilerin insanlarını ötelemelerinin demokrasimize büyük darbeler vurduğu açıkça ortadadır. Ülkemizdeki demokrasi anlayışı değişmelidir.
Devletin güvenli eli tüm vatandaşları eşit bir biçimde kuşatmadığı sürece ,özgürlükler ve paylaşım adil bir biçimde herkese eşit uygulanmadığı müddetçe ,tam demokrasi var diyemeyiz.
Kısa keseyim, Başbuğa faşist diyenlere bu yaşadıklarımı hep anlatmak istemişimdir. Anlata bildiğim kadar anlattık,ancak bugünkü zamanda görüyoruz ki Başbuğu beğenmeyenler, ona sürekli çamur atanların,iftiralarla bu davanın savunucularını suçlayanların yaptıklarını ve Demokrasiye özellikle şu günlerde verdikleri zararları, esefle izliyoruz.
Muhsin Bey ayrılırken, Başbuğla ilgili Muhsin Beyin söylediği dürüstlükle ilgili sözleri ve Demokrasi ile ilgili birlikte şahit olduklarımızı ona telefonda hatırlattım. Ancak Muhsin Bey'i işleyenler iyi işlemişler ki,etle kemiğin birbirinden ayrılması önlenemedi.
Daha sonra Muhsin Bey'in şüpheli ölümü sevenlerini ve ailesini aşırı derecede üzmüş olmakla birlikte ,bu gizemli ölümde de Paralel yapının parmağı olduğu söylenmektedir. Bu yapıyı koruyanlar bize göre asıl suçlulardır. Devlet kademelerinde bu ve bunun gibi ülkemizi bölmeye çalışan hainler dikkatle ayıklanmalı ve etkisiz hale getirilmelidirler.