Türkiye’de oldum olası Din Eğitimi Devlet tarafından verilmeyip bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde Cemaatlere yada Vakıflara havale edince ortalık milletin kafasını allak bullak etmekten başka hiçbir işe yaramayan sözde din adamlarına kaldı.
Ramazan ayının başlaması ile birlikte Televizyon kanallarının en çok seyredilen saatlerinde vatandaşın karşısına çıkan bu sözde ulemalardan 50 tane olsun bu 50 sözde ulemaya aynı soruyu yöneltin muhtemelen 50 ayrı cevap alacaksınız.
Bizim milletimizi oldum olası din adamlarına ve Öğretmenlere olağanüstü bir saygı ve sevgi gösterir, Evde babasının –annesinin sözünü dinlemeyen çocuk okulda Öğretmeninin tek bir kelamını kanun kabul eder Öğretmeninin verdiği talimatı sonuna kadar yerine getirmeye çalışır.
Aynı şekilde son derece büyük bir kalabalıkta ne kadar zengin ne kadar bilgili ne kadar okumuş- yazmış insan bulunursa bulunsun o topluluğa herhangi bir din adamı girdiğinde söz sona erer din adamının söyledikleri “emir” kabul edilir.
Din adamın abu kadar önem verilen bir ülkede bu işin rantından faydalanmak isteyen çok sayıda “Sözde din adamı” aklına gelen gelmeyen, bildiği, bilmediği her konuda ulu orta konuşarak kafaları yıllar yılı karıştırır duru.
Türkiye’de son dönemlerde Cemaatlere ve bir takım Vakıflara karşı AK Parti hükümeti tarafından Operasyon başlatıldığını hemen herkes görüyor ve işin garibi en muhafazakar kesimler bile Hükümetin Cemaatler ve bir takım Vakıflara karşı başlattığı bu operasyonları büyük oranda destekliyor.
Din Eğitimin Devlet eliyle verilmediği pek çok ülkede olduğu gibi bizde de Camiler ayrılıyor, Yurtlar ayrılıyor ve bunu yapanlar kendi cemaat ve vakıflarından başka hiçbir kurum ve kuruluşu tanımıyorlar.
İçerisinde bulunduğumuz Ramazan ayı itibarı ile Vakit namazlarını kaçırmayan bir kısım vatandaşımız “Ben Devletten maaş alan imamın arkasında namaz kılmam” derken herhangi bir cemaate yada tarikata mensup vatandaşımızda kendisinden başka bütün cemaat ve Tarikatları “Kefere” olmakla itham ediyor.
Bu kadar fikir ayrılığının bulunduğu, Din ve Diyanetin bu kadar farklı yorumlandığı bir memlekette hal böyle olunca bilimde ve Teknolojide mesafe almak gerekirken hemen her gün kendimizi “Melekler erkekmidir, dişimidir.?” mücadelesinden öteye gitmeyen bir tartışmanın içerisinde buluyoruz.
Halbuki İslamiyet bir tane, Kuran-ı Kerim bir tane, Bir Müslüman olarak bizim ihtiyacımız olan ve bilmemiz gerek her şey Kuran-ı Kerim’de mevcut, Kendisini Ulema diye adlandıran çok sayıda “Sözde din adamı” başvurulmaması gereken ne kadar eser varsa başvuruyor ama okunması gereken tek eser olan Kuran-ı Kerim’i asla ve asla okumuyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı da muhtemelen kendi derdine düşmüş olacak ki insanları dinden soğutan, olmadık yakıştırmaları din adamı kisvesi altında sallayıp duran bu “Şarlatanlara” “Yahu Allahtan korkun,Allahtan korkmuyorsanız kuldan utanın, bu milletin kafasını karıştırmaktan ne anlıyorsunuz, ayıptır, Günahtır” deme cesaretini bir türlü gösteremiyor.
Herkesin kabul edeceği gibi bu gidiş iyi ve doğru bir gidiş değildir, Güzelim İslam dinini anlayamayan, özümsemeyen ancak ve ancak kulaktan dolma bilgiler ile lafa karıştıran bu “Sözde din adamları” yüzünden Vatandaş dinden soğuyacak duruma gelmiş vaziyettedir.
“Yarım Doktor candan,Yarım Hoca dinden eder” ifadesi şu günlerde olanca hızı ile gündemi işgal ediyor, Eğer Din Hurafeyi yenmediği takdirde, bu hurafe dini paramparça edecek..
Haberiniz olsun.