EVİMDE DİLEDİĞİM GİBİ YAŞARIM…

Evimizde yaşarken dışarıdan birileri bizi yönetirse nasıl olur?

Yani sen şu odada yatacaksın.

Çocukların diğer odada yatacak.

İstediğini yiyemezsin.

Benim belirleyeceğim yemekleri yemek zorundasın.

Evini kaloriferle değil soba ile ısıtacaksın.

Her gün banyo yapamazsın.

Misafir kabul edemezsin.

TV izleyemezsin.

Araban olmayacak.

İşine yürüyerek gideceksin.

Elektrik enerjisini sınırlı kullanacaksın.

İstediğin zaman uyuyamayacaksın.

Benzeri gibi talimatlarla yönetilme sıkıntısına ne kadar katlanabilirsiniz?

***

            Katlanamadık.

İsyan ettik.

Lanet olsun size, dedik.

Siz benim yaşantıma karışamazsınız.

Ben evimde dilediğim gibi yaşarım.

Sizi dinlemiyorum, diyerek kendi yağımızda kavrulmaya başladık ve kimseye muhtaç olmadan özgürce yaşamaya çalıştık.

Onları dinlemediğimiz için, bize düşmanca tavır koydular.

Ailemizin içinden kandırdıkları yakınlarımızı da yanlarına alarak bize savaş açtılar.

Bizim kendi kendimizi yönetmemizden çok rahatsız olarak, bizi yok etmek için kullanmadıkları hiç bir yöntem kalmadı.

Ancak biz pes etmedik.

Mücadelemizi sürdürüyoruz.

***

            Değerli okurlarım; vatan yurdumuzdur, sığınağımızdır, barınağımızdır, evimizdir, namusumuzdur, şerefimizdir, anamızdır, babamızdır, bacımızdır, çocuklarımızdır, torunlarımızdır ve en önemli kutsalımızdır.

Vatanımız, bize şeklen benzeyen özde bizden olmayanlar tarafından on yıllarca yönetildi.

Cumhuriyetin kuruluşundan kısa bir zaman sonra İngiliz kuklaları tarafından yönetildik.

Tüm yeraltı kaynaklarımız yüz yıl süre ile yabancı firmalara tahsis edildi.

1952 yılından sonra koltuk değiştirdik.

İngilizlerin kucağından inip Amerikalıların kucağına oturduk.

***

            Yüz yıllık geçmişimizin son seksen yılı içinde gerçekten bize benzeyen yöneticiler zaman zaman yönetime geldiler.

Bu ülke bizim dediler.

Biz ülkemizi dilediğimiz gibi yönetiriz deyince, ipler koptu.

Her on yılda bir "bizim çocuklar " yönetime el koydular.

Sen istediğin gibi yönetemezsin.

Biz nasıl istersek öyle yönetmek zorundasın, dediler.

Hiç kimse bu gidişe dur diyemedi.

 Ağa babalar nasıl istedilerse ülke o şekilde yönetildi.

Ta ki Erdoğan diye bir felaketin geldiği güne kadar.

Erdoğan, bu benim ülkem.

Ben ülkemi dilediğim gibi yönetirim.

Kimseden talimat almam.

Her kes haddini bilsin, dedi.

***

            Evet, değerli okurlarım; Erdoğan, Dünya zalimlerine karşı gerçekten bir felaket olduğunu eylemleri ile kabullendirdi.

Türk ordusunu Dünyanın en güçlü ordularından biri haline getirdi.

Savunma sanayiinde önemli bir devrim yaptı.

Başta ABD olmak üzere hiç bir güç bizimle savaşma riskini göze alamaz.

Güçlerinin yeteceğine inansalardı, bizi bir kaşık suda boğarlardı.

Ülkemizi işgal etmeye çalıştılar, başaramadılar.

Silah, araç gereç, siyasi ve ekonomik ambargolar uyguladılar, başaramadılar.

Dünya beşten büyüktür, dedi.

Birleşmiş Milletler Teşkilatının yeniden yapılanmasının gereğini dile getirdi.

Erdoğan, tek başına Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi çalışıyor.

Barış görüşmelerinden, insani koridorların açılması, esir takası ve en önemlisi tahıl koridorunun işler hale getirilmesi.

Milyonlarca aç insana gıda ulaşımının sağlanması, Erdoğan vasıtası ile oluyor.

            Erdoğan durdurulamıyor.

Mutlaka durdurulmalı.

Durdurulamazsa Dünya zalimlerinin sonu gelecek.

Son seçenekleri FETÖ’nü altılı masası ile PKK’nın siyasi uzantısının iş birliği yaparak Erdoğan’ı durduracaklarını umuyorlar.

Eski ABD ulusal güvenlik danışmanı John Bolton "Erdoğan’a karşı konulmazsa işler daha kötüye gidecek. Batı, muhalefeti desteklerse, onu durdurabilirler" dedi.

Batı tüm gücü ile destekliyor.

Bolton efendi merak etme, “topunuz gelin, Allah’ın izniyle zalimler hüsrana uğrayacak. Mazlumların umudu Erdoğan zafere ulaşacak”.

***

            Demokrasi ile yönetilen Dünyanın hiç bir ülkesinde, Vatan hainlerine müsamaha edilmez.

Türkiye hariç.

Meclisimiz vatan hainleri ile dolu.

Altılı masa FETÖ’nün, HDP PKK’nın, bunlar Devlet bütçesinden yardım alıyor, maaş alıyorlar, milletvekili dokunulmazlıkları ile korunarak, devleti yıkmaya çalışıyorlar.

Bunun adına da demokrasi deniliyor.

Ben de aptallık diyorum.

Ayrıca soruyorum; FETÖ’cü ve PKK’lılar neden tutukludurlar?

K.Mal ve altılı masa iktidar olurlarsa, “hepsini serbest bırakacaklarını söylüyorlar”.

15 Temmuz’da 252 şehidimizin kemikleri üzerine inşa edilen bu vatana dokunmak isteyen hainlere diyorum ki; 252 bin şehit de versek hiç bir güç vatanımıza dokunamaz.

Bu böyle biline!

K.Mal, ordu komutanlarına hakaret ediyor.

Ali Babacan denen kahpe, düşmana korku, dosta güven veren ve dünyada bir numara duruma gelmiş olan İHA ve SİHA’larımıza dokunacağını söylüyor.

Yine aynı kahpe, Anayasa’dan Türk söylemini çıkaracağını söyleyerek ana dilde eğitimin önünün açacağını söylerken, Kürtlere şeklen benzeyen ve Kürt olmayan ABD köpeği PKK’ya hoş görünme çabası içindedir.

Kürtlerin bu kahpelere ihtiyacı yok.

Türkiye, Kürtlerin ana yurdudur.

K.Mal ve altılı masa, FETÖ ve PKK’lı değiller mi?

Devlet bunların ne olduklarını bilmiyor mu?

Ya bu hainleri de içeri alın, ya da içeridekilerini serbest bırakın.

Bunlarla demokratik bir seçime gitmek demek bunları meşrulaştırma anlamına gelmez mi?

***

            Demokrasi anlayışımız yeniden yapılandırılmalı.

Vatana ihanet yasası mutlaka çıkarılmalı.

Mahkeme kararı ile ihaneti tespit edilenlerin mal varlıklarına el konulmalı.

Vatandaşlıktan çıkarılarak, siyasi haklardan mahrum edilmelidirler.

Ülkemizin geleceği için bu radikal kararları almak zorundayız.

Saygılarımla…

İDRİS ORTAKAYA

YORUM EKLE