Yüreğimden selam olsun Beyrut’a..
Denize ve evlerine de öpücükler..
Ve eski bir denizin yüzüne benzeyen taşlarına da..
O halkın ruhundan yapılmış bir şarap,
O anavatanında bir ekmek ve bir yasemin esintisi.
Peki, şimdi ne halde onun tadı?
O ateş ve duman tadında şimdi.
Beyrut’un olsun külden bir zafer Beyrut’un olsun!
Elleri üstünde taşıdığı bir çocuğun kanıyla, şehrin söndürdü ışıklarını..
Kapattı kapılarını..
Ve gökyüzünde yalnız kaldı geceyle beraber..
FEYRUZ
Beyrut sokaklarında dinlediğiniz bu şarkı, Arapların divası Feyruz’a ait…
Savaşı, hüznü, ölümü çok güzel anlatmış.
Arapların ikinci büyük sanatçısı Feyruz, bu şarkısıyla memleketini çok güzel anlatıyor.
Lübnan, Osmanlı üzerindeki hâkimiyeti kaybolunca toplumsal anlaşmazlığa düştü.
1960’lardaki siyasi kriz ABD’nin Beyrut’a çıkarmasıyla neticelendi.
On beş yılda 300 bin kişi hayatını kaybetti. Filistinli mülteciler Lübnan’ın üçte birini oluşturdu.
Filistin kurtuluş örgütünün Lübnan’a girmesi, sürtüşmeyi, çatışmayı artırdı.
Başşehir Beyrut harabeye döndü.
Denize dik yokuşlarıyla, aynı anda sahilde denize girilen ama yukarıda, dağda kış sporları ve kayak yapılan bir coğrafyaya sahip.
Ama bu güzelim Akdeniz ülkesinde terör hiç durmadı. Savaş hiç durmadı…
Müslümanların yaşadığı Basta şehrinde, bomba yüklü bir araç patladı.
Otuzdan fazla insan hayatını kaybetti.
İsrail uzun süre Lübnan’ı işgal etti.
Filistin kurtuluş örgütü de Beyrut’u terk etmek zorunda kaldı.
Böylece Müslüman-Hristiyan mücadelesi başladı.
Şiirler Dürzîler, Hristiyanlar, Sünni Müslümanlar birer grup oluşturdu ve her grup da savaşa her an hazırlar.
Ben aslında Beyrut’ta daha başka hazin bir anımı anlatacağım.
Lübnan’da sayıları 200 bini bulan ve çok fakir bir gettoda yaşayan Ermeniler…
Daha önce Ermeni nüfusunun çok az olduğu Lübnan’da 1915’te zorunlu göç olaylarından sonra sayıları hızla artmıştı.
Beyrut’ta bir mahalleyi elinde tutan Taşnak ve Hınçak partileri insanları öylesine sindirmiş korkutmuş ki beraber resim çekilecek insan bulmakta zorlandım.
Fakir Ermeni mahallesine girdiğimde herkesin yüzünde müthiş bir korku, kaygı vardı.
Beyrut, bir Akdeniz kıyısı kenti…
Çok da güzel bir şehir, ancak üç Ermeni partisi yani Taşnak, Hınçak ve Ermeni Demokratik Liberal Partisi insanları korkutmuş.
Zaten son derece yoksul olan halkını sindirmiş.
Ara sokaklarda küçük küçük atölyeler…
Marangozlar, mobilyacılar, demirciler, oto tamircileri, kumaşçılar velhasıl bir sürü dükkân…
Sanki Adana’da, Mersin’desiniz…
Küçük bir fırına girdik.
Türk olduğumuzu anladılar ve bize katmer yaptılar.
Kaymak, tahin ve pekmez sürdükleri irice bir yufkayı sarıp sarmalayıp pişirdiler.
Gerçekten çok güzel bir lezzetti.
Sokakta bir yığın (Halk arasındaki deyimle) ipsiz sapsız, vur desen anında öldürecek yüzlerce genç başıboş dolaşıyor.
Bu mahalleye giren yabancı ise dışarı çıkması mümkün değil.
Ama yüzlerinde ölümcül baskının çirkin ifadesi sırıtıyor.
Sonunda bir kadın ve yaşlı kocasını bulduk, cesurca ‘Oturun’ dediler.
‘Resim çekin’ dedi adam, ‘Ben korkmam.’
Gülüştük…
Karısı ‘Siz nereden geldiniz’ dedi.
İstanbul’dan cevabını alınca bize bir sürü isim saydı Sis dedi, Sunbas dedi, Hartlap dedi, Mereküm dedi, Kürtüncü dedi…
Ama hiç birisini bilemedik.
Ben Sis’liyim dedi.(Aradan tam yüzyıl geçmiş!)
Oradan geldik, Türkiye’den, memleketimizden…
Sis neresi diye telefonumdan baktım.
Bizim Adana’nın Kozan ilçesi.
Kozan, serin ormanlarıyla yemyeşil bir ilçedir…
Epeyce konuştuk, sohbetimiz ilerledi.
Yanımıza birisi daha geldi, ‘Ben Harputluyum’ dedi.
Güzel İstanbul Türkçesiyle konuşuyorlardı.
‘Savaş çıktı, bizim haylaz çocuklar Ruslarla bir araya geldi’ dedi.
‘Osmanlı’da bizi buraya sürdü ama memleketimize döneceğiz’ dedi hüzünlü bakışlarla.
Göz göze gelemedim…
‘Çok yanlış oldu’ dedi.
‘Bizim çocuklarımız Osmanlı ordusunda savaşıyorlardı.
Askerlerde bizi buraya sürdü.
Ailelerimiz eşkıyalarca öldürüldü.
Biz memleketimize döneceğiz’ dedi.
…
Diyemezdim…
Bu hazin öykü beni hep düşündürdü.
Yüzyıl geçmiş aradan ve bu insanlar yerleşik düzene geçememişler.
Beyrut’u vatan kabul edememişler.
Bir gün memleketleri Sis’e döneceklerinin hayali ile yaşıyorlar.
Onun için memleketin ne kadar önemli olduğunu ve memleketimize sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu o geziden sonra daha iyi idrak ettim.
Memleketimize sahip çıkalım!..