Her sabah erkenden uyanıp kuşların uçuştuğu  insan selinin aktığı sokaklarda  caddelerde büyük bir ümitle    artık görmek istemediğim  iki şey beni derinden yaralayıp durur.

Gözün gördüğüne gönül alışır dedikleri tamda budur sanırım.

Teknolojinin medeniyetin [güya] hayli üst safhalarda olduğu bir zaman diliminde kendi kendime sorgular düşünürüm.

insan ilişkileri neden bu kadar zayıf.

Sanat ve estetik neden bu kadar zavallı duruma gelmiş.

Bir türlü anlam veremem.nasıl olurda eşref-i mahlukat olan ,nasıl olurda komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturuyla yola çıkan Müslüman toplumda sekiz on iki yaşlarında beyaz tenli ateş bakışlı elleri minicik kız çocukları  kışın titreyerek yazın terleyerek   çöpleri karıştırıp seçtikleri artıkları elleriyle sürükledikleri iki tekerlekli araçlarına doldurup yeni bir çöp konteynerine doğru yol alıyorlar.

 Bizde bir kovboy filmi izler gibi yadsımadan yadırgamadan seyredip duruyoruz.bekliyoruz birisi çıksın bu duruma bir el atsın diye..

Kimsenin ilgilenip alakadar olmadığı. kanıksadığımız gözün gördüğüne gönlün alıştığı merhametsizliğin şefkatsizliğin maddeciliğin had safhaya çıktığı bu duruma birisinin çıkıp bu çocuklar bizim çocuklarımız deme günü gelecekmi diye.

 Minicik çocuklar çöplerden mikrop kaparmı hasta olur mu ölürler mi bilemem ama bizim atmış olduğumuz çöpleri karıştırıp duruyorlar. Bizde hiçbir şey yokmuş gibi izlemeye devam ediyoruz.

Bir sabah uyanıp sokağa çıktığımızda da serçeler kargalar martılar uçuşurken inşallah çöpleri karıştıran minicik kız çocuklarını görmemek dileği ile.

 selamlar