‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ diye bir söz var. Yani insan hafızası unutmakla mükelleftir.
Aradan henüz yüzyıl geçmiş.
O günlerin çocukları olan şimdiki dedelerin torunları, orta yaşlarında günümüzde.
Çok unutkanız bu iyi ama bazı şeyleri de hiç unutmamak lazım.
Yıl 1876.
Padişah tahta çıkmış ve gittikçe zayıflayan bir yönetim var.
Batılı dört bir yandan ülkenin altını oymaya çalışıyor.
İçerde yerli işbirlikçiler, Misyoner okullarından mezun, her kurumdan her meslekten yüzlerce adam.
Bu ülkeyi yıkmak için çaba gösteriyor.
Bir yıl sonra Osmanlı-Rus savaşı başlıyor.
İntibah adlı bir Osmanlı vapuru Ruslar tarafından bir torpidoyla batırılıyor.
O yıllarda daha ilk silah, dümeni ve pervanesi olan, suyun altından ve üstünden fırlatılan bir füze bu silah.
Abdülhamid hassas bir yönetici, ileriyi gören bir devlet adamı.
O gün için teknolojinin son haddi olan iki denizaltı sipariş ediliyor.
Ama altında 200 yıldır faaliyet gösteren, misyoner okullarından yetişmiş yönetici ve idareciler var, onları idare etmek çok zor.
Bu Osmanlı paşalarından bazıları öyle zararlı insanlar ki padişah birini azledip diğerini görevlendiriyor lakin diğeri de aynı.
Abdülhamid her şeye rağmen süratle eskimiş, köhnemiş, silahsız donanmayı Haliç’e demirletiyor.
Kıyamet kopuyor.
Bugün bile suçlamalardan biri, sultan donanmayı limana çektirdi, kızağa çektirdi iddiasıdır.
Bu gemilerin derin sularda iş göremeyeceğini ve batan İntibah gemisini düşününce, akıllı uslu bir çocuk gibi durmak yerine, iki denizaltı gemisi sipariş eden padişah, gemileri teslim alınca, içlerine hemen torpidolar monte ettirip denize çıkarıyor.
Bu coğrafyanın çocukları rahat durmuyor.
Unutmuyorlar, uyutmuyorlar, çok sabırlı uyuşuklar ama asla uysal değiller.
Bir türlü hizaya gelmiyorlar.
Batılının bilmediği, anlamadığı bu!
Batının, batılıların aklındaki tek devlet, tek din!
Doğulunun aklında ki ise nizam-ı âlem!
O da tek devlet, tek din diyor!
Yıllardır olduğu gibi bunca para silah güç iktidara rağmen kaybeden batı olacak!