Nasıl Uygun Görürsen

 Peygamber’e itaatin en güzel örneklerini ashâb-ı kirâm ortaya koymuştur. Onlar Rasûl-i Muhterem Efendimizin emirlerine kayıtsız şartsız uyar, onun öl dediği yerde ölmeyi en tabii görev bilirlerdi. Sa’d İbni Muâz Hazretlerinin sözlerinde bunun güzel bir örneğini görmekteyiz:

İslâm askerleri Bedir Gazvesi’ne giderken, Mekkeli müşriklere ait kervanın kaçıp kurtulduğu haber alınmıştı. O zaman bazı Müslümanlar Medine’ye dönmenin daha uygun olacağını düşündü. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz, ashâb-ı kirâm’ın görüşlerini almak istedi. Ensâr adına söz alan Sa’d İbni Muâz ayağa kalkarak şunları söyledi:

“Biz sana iman ettik, seni tasdik ettik. Bize getirdiğin dinin hak olduğunu bütün varlığımızla kabul ettik. Seni dinleyip itaat etmek üzere sana söz verdik.”

“Yâ Rasûlallah! Nasıl uygun görürsen öyle yap. Biz seninle birlikteyiz. Seni hak din ile ve Kur’ân-ı Kerîm ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız...”

Rasûl-i Ekrem Efendimize böylesine derin bir imanla bağlı olan Sa’d İbni Muâz vefat ettiği zaman, Peygamber aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz, “Sa’d’ın ölümüne duyduğu sevinçten Arş-ı a’lâ’nın titrediğini” haber verdi. Ona kavuşmaktan dolayı Arş-ı a’lâ’yı sevince gark eden şey, şüphesiz Sa’d’ın derin imanı, Allah’a ve Peygamber’ine kayıtsız şartsız itaatiydi. Demek ki Allah’a ve Peygamber’ine gönülden bağlanan, onların buyruklarına itaat eden kimselere kudsî varlıklar bile hayranlık duyuyor. Şu denî dünyanın bağından kurtulup âhiret yolunu tutan gerçek mü’minlere kavuşmak, melekleri bile sevindiriyor.

Peygamber’e itaatin en güzel örneklerinden bir diğerini, Efendimizin şair sahâbisi, şehid kumandan Abdullah İbni Revâha Hazretlerinde görmekteyiz. Bir gün Abdullah İbni Revâha Mescid-i Nebevî’ye gidiyordu. Mescid’in kapısına yaklaşırken Rasûlullah Efendimizin sahâbilere:

“Oturun” diye emrettiğini duydu. Abdullah birkaç adım daha atıp içeri girecek yerde, Mescid’in avlusuna çöküverdi. Efendimizin konuşmasını oradan dinledi.

Abdullah İbni Revâha’nın bu halini Peygamberler Sultanı’na anlattıkları zaman, Efendimiz onun bu davranışını takdir buyurdu ve ona:

“Cenâb-ı Hak kendisine ve Rasûlü’ne itaat arzunu artırsın.” diye dua etti.

Cehennem azabını en acı şekilde tadan kâfirler gibi, bin bir pişmanlık içerisinde “Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik.” (Ahzâb 33/66) diye hayıflanmak kimseye fayda vermeyecektir.

Bir kimse “Ben cennete girmek istemiyorum.” diyorsa, onun Peygamber aleyhisselâm’a itaat etmesine elbette gerek yoktur. Bunu Kâinâtın Efendisi ne güzel anlatmıştır. Buyurdular ki:

“İstemeyenler müstesna, bütün ümmetim cennete girecektir.”

Ashâb-ı Kirâm hayretle:

“Yâ Rasûlallah, cennete girmeyi kim istemez?” dediler. Şâh-ı Cihân aleyhi salevâtü’r-Rahmân Efendimiz şöyle buyurdu:

“Bana itaat eden cennete girer. Bana karşı gelen cennete girmek istemiyor demektir.” (Buhârî, İ’tisâm 2)

Yâ Rabb! Bizler senin cennetini istiyoruz. Orada senin cemâlini görmeyi, Rasûlü’nün gül yüzünü seyreden bahtiyarlar mertebesine ermeyi arzu ediyoruz. Sana ve Rasûlü’ne gönülden itaat etmeyi bizlere nasib eyle Allahım!..

 Bu vesileyle şu mübarek gün ve gecelerin size ,ailenize ve tüm İslam alemine hayırlar getirmesini Rabbimiz den dileniyorum.
Beraatimiz affımıza vesile olsun inşaAllah.

YORUM EKLE