Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Belgrad’ta 217 cami, 15 mescid, 17 tekke, 8 medrese, 7 hamam, 6 kervansaray, 21 han ve Sük-i Sultan f çarşısında 3700 adet dükkân olduğunu yazar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun iki baş şehri vardır: Bursa ve Belgrad. Yani bugünkü Sırbistan’ın baş şehri. İki nehrin buluştuğu bir noktada bulunan Belgrad tarihi bir Osmanlı şehridir.  Kanuni 1521 yılında Belgrad’ı zaptedince ahalinin bir kısmı İstanbul’a gönderildi. Bugün Belgrad ormanı dediğimiz alanlar ile Belgrad Kapısı adıyla bilinen semtlere iskân edildi.
Ancak Sırplar Osmanlı’dan ayrılınca ülkeleri içerisinde kalan tüm Osmanlı tarihi boyunca yapılan eserleri katletmiştir. Son Sırbistan seyahatimizde Gebze Çoban Mustafa Paşa Cami külliyesinin belki on katı büyüklüğünde olan bir kaleyi toprakla örterek yok etmeye çalışmışlar. Öyle bir kin ve nefret göstermişler ki neredeyse caminin minarelerine kadar toprakla doldurmuşlar. Binalar toprağın altında kalmış. Kale içini doldurup koru yapmışlar. Kalenin içerisinde bulunan hanlar, hamamlar, camiler, dışarıdan toprak getirilip doldurmak suretiyle kaybedilmeye çalışılmış. Epey başarı elde edilse de binaların yok edilmesi mümkün olmamış.
İnsan kendisini şaşkın hissediyor. Yerinde görmek anlamak lazım. Anlatmakla olmuyor. Düşünün ki, Mutafa Paşa camisini toprakla örtüp kapatıyorsunuz! Böyle bir İslam karşıtı vahşet yok! Edebildikleri her şeyi yok etmişler. Tüm bu vahşeti, hainliği, zulmü görünce de, ne Nikola Tesla müzesinin ve o günkü teknolojisinin elektrikte vardığı son nokta ilgimizi çekiyor ne de kale meydanında gezmek!
Antepli bir Türk’ün lokantasında yemek yedik. Belgrad’ın en işlek caddesi Knez Mihajlova caddesinde yürüyerek kale meydanına çıktık. Sırplar Belgrad’a Beo Grad (Beyaz Şehir) adını vermişler.
Sırbistan Devleti’nin Macarca, Makedonca, Boşnakça, Hırvatça, Karadağca dillerini yasaklayan bir tutumu da vardır.
Gözümüz nehrin üzerindeki ışıklı köprüleri bir siluet gibi görüyor.
Nehirlerin birleştiği yerde bir anda oluşmuş. Plajlar yapmışlar. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktada iki büyük ada var. Bunlar plaj olarak hizmet veriyor. Nehirlerde gemiler çok fazla miktarda. Yüzer lokantalar gece kulüpleri var. Ama tüm bunları göremiyoruz artık! Çünkü yüzlerce Osmanlı eserini yok etmişler.
Şehir merkezindeki 1575 yılında yapılan Bayraklı Cami neyse ki hala ibadete açık! Kale meydanı hala Osmanlı’dan kalma ismiyle anılıyor. Bayraklı Cami 1893’te Abdülhamid tarafından tamir edildi.
 420 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu toprağı olarak kalan Sırbistan, 2006 tarihinde Karadağ birliğinden ayrılınca denize kıyısı kalmadığından donanmasını satılığa çıkarmıştır! Yani Sırbistan ilk kez donanmasını satan bir devlet olarak tarihteki yerini almıştır!
500 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na 25 bin askerini haçlılara karşı savaşmak için veren Sırpların Saray Bosna’daki hem cinsleri, kardeşleri önce ağırlıklı Boşnaklar, sonra da Hırvatlara zulmedip binlerce Boşnak insanı katletmesi akıl alır şey değildir! Bir de bunun üstüne 2oo’den fazla cami, 50’nin üstünde tarihi eser, sadece 3700 dükkândan oluşan bir çarşıyı yok etmek istemeleri Sırpların ne denli vahşi olduğunun göstergesidir!
Tarih Saray Bosna’daki Boşnakların katledilmesini ve Sırpların zulmünü asla unutmayacaktır!