Geçtiğimiz haftalar içerisinde önce İsrail sonrada Rusya ile bozulan dengeleri yeniden tamir edebilmek adına herkesi şaşırtan bir hızla atılan adımlara Mavi Marmara gemisinde meydana gelen hadiseler ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ Giderken bana mı sordunuz.?” diye rest çekmesi sonucu başta dış politikada olmak üzere Türk siyasetinden taşların yerinden oynayacağı da artık iyiden iyiye netleşmiş duruma geldi.
Biz son günlerde sürekli Türkiye’nin dış politikası ile ilgili görüşlerimizi ifade ediyoruz, Çok sayıda okuyucumuz “Yüksel Bey dış politika ile ilgili yazılarınızı okuyor ve hak veriyoruz, ancak birazda iç politika ile ilgili fikir beyan edin ki bundan sonra ne olacağı ile ilgili bizde bilgilenelim “ şeklinde görüş belirtiyorlar.
Şunu belirtmek istiyoruz ki artık ne Türkiye’yi nede başka bir ülkeyi dış politikadan soyutlamak ve yalnız başına düşünmek böylesi bir dünyada artık mümkün değildir, bu kadar iç içe geçmiş, Pek çok büyük markanın dünyanın her ülkesine yayıldığı bir dünyada artık yalnız yaşamak mümkün değildir.
Son yıllarda iletişim ve bilgi teknolojilerinin de olağan üstü bir hızla gelişmesi sonrası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da dünyada meydana gelen gelişmeleri anında öğrenme imkanı bulurken özellikle AB ülkelerinde ve ABD’de yaşayan vatandaşlar gibi rahat bir hayat sürmek istiyor.
Vatandaşın yüzünü olanca hızı ile Batıya döndüğü bir noktada Türkiye Cumhuriyetinin yöneticileri de vatandaşın bu isteğine kayıtsız kalamadıklarından bir an önce AB’ye üye olmak adına var olan Dış İşleri bakanlığının yanına birde AB bakanlığı kurmak mecburiyetinde kaldılar.
İşte vatandaşlar tarafından her gün biraz daha artan “AB’ye katılalım baskısı” hükümetleri ister istemez Dış politikada yeni arayışlara doğru yönlendirmeye bunu yaparken de kendileri için vazgeçilmez olarak gördükleri “Değerleri” tek tek bir kenara bırakmaya zorluyor.
03 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen AK Parti hükümeti zaman içerisinde iç politikaya yönelik olarak önce İsrail İle, sonra Mısır/Suriye ve en sonunda da Rusya ile kavga etme yoluna gitti, Davos’ta “One Minute” ile tavan yapan kavga bir süre iç politikaya malzeme yapılmaya çalışıldıysa da durumun hiçte böyle olmadığı anlaşılınca yazımızın başlığı olan “Fabrika ayarlarına” yeniden dönmek zorunda kalındı.
Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin İsrail ve Rusya ile yapılan anlaşmalar konusunda ne kadar samimi olup olmadıkları tartışılırken uzun yıllardır AK Partili siyasetçilerin “olmazsa olmazları” arasında bulunan “Mavi Marmara gemisi hadisesi” de Devletin en üst düzey yöneticisi durumunda bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “giderken banamı sordunuz.?” denilerek “Mavi Marmara gemisi” etrafında döndürülen siyaseti İsrail lehine bir anda bitirmiş oldu.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlarımız önümüzdeki günlerde önce Mısır sonra da Suriye politikalarında herkesi şaşırtan gelişmelerin olacağına şahit olacaklardır, Geçtiğimiz yıllarda meydanlarda Rabia işaretleri yapılarak “Demokrasi Kahramanı “ ilan edilen “Mursi” bir anda Mısır Devletini karıştıran bir siyasetçi olarak anılmaya başlanıp Devlet başkanı Sisi’ye övgüler yağdırılacak, bir anda Esad olan ismi AK Partili yöneticiler tarafından Esed olarak değiştirilen Suriye lideri kısa bir süre içerisinde yeniden Beşar Esad olarak anılmaya başlanılacaktır.
Türk dış siyasetinde meydana gelebilecek olan bu gelişmeler bizim için asla sürpriz değildir, Olması gereken budur zira hepimiz biliyoruz ki İçeride rahat olmanın gereği dış politikada atılacak olan sağlam adımlardır.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Atatürk Hava alanında meydana gelen patlama bize gösterdi ki bizim yerimiz Ortadoğu değil sadece ve sadece Avrupa’dır, AB ülkelerinde yaşayan vatandaşlar gibi rahat bir hayat sürmek isteyen vatandaşlarımızın bu talebi ancak sözünü ettiğimiz Ülkeler ile işbirliği yapmaktan ve her geçen gün biraz daha çamurlaşan Ortadoğu bataklığından çıkmaktan geçmektedir.
Biz AK Parti hükümetinden bu aşamadan sonra özellikle dış politikada korkmadan/Çekinmeden daha yürekli adımlar atmasını bekliyoruz, Mavi Marmara Gemisi ile ilgili böyle bir karar alındıktan sonra Türkiye Cumhuriyetinin Fabrika ayarlarına dönmesi adına da gereken her türlü adımların atılacağına inanıyoruz.
Çünkü bundan başka çıkar bir yolumuz artık kalmamıştır.
KUTLAMA: Yarın sabahtan itibaren başlayacak Ramazan Bayramının bütün Türk/İslam Coğrafyasına hayırlar getirmesini temenni ediyoruz.