15 Temmuz tarihinde uygulamaya konulan Darbe girişiminin üzerinden nerede ise bir ay geçmek üzere, Türk milletini derin acılar içerisinde bırakan Darbe girişimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı vatandaşlarımızın da olağanüstü gayreti ile püskürtülünce herkes derin bir “Oh” çekti.

Darbe girişiminin başladığı ve henüz neyin ne olduğunun belli olmadığı saatlerde yukarıda da belirttiğimiz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ Vatandaşlarımı Demokrasiye sahip çıkmak adına meydanlara çıkmaya çağırıyorum, bende meydanlarda olacağım” demesinden dakikalar sonra sokaklara dökülen halk canını hiçe sayarak Darbe girişimini püskürtmek adına tankların önüne yatmaktan imtina etmedi.

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile sokaklara dökülen, tankların önüne yatan, Darbeyi gerçekleştirmek isteyenlerin silahlarından çıkan kurşunlarla hayatını kaybeden, yaralanan vatandaşlarımız görevini tam anlamı ile yerine getirdi.

Karşılarında böylesine kararlı bir kitle göreceğini düşünmeyen Darbeciler karşılaştıkları vatandaşlarımızın ölümü bile göze alan kararlılığını görünce her geçen dakika dirençlerini kaybedip Darbe girişiminde başarılı olamadılar.

Belki yakışık almayacak ama biz 15 Temmuz akşamı tankların önüne yatan vatandaşlarımızı “Fakirler” olarak değerlendiriyor ve “Gerçek vatanseverler” olarak tanımlıyoruz.

Darbe girişiminin boşa çıktığının anlaşılması ve hükümetin kontrolü ele aldığının anlaşılması üzerine renklerini belli etmeyen ve herkesin “Nemelazımcılar” olarak tanımladığı gruplarda yavaş yavaş meydanlara çıkmaya ve Darbecileri kötüleyen açıklamalar yapmaya başladılar ki bir bu grubu da “Zenginler” olarak tanımlıyoruz.

Dikkat edin, Darbe girişiminin ilk saatlerinde bedenlerini kurşunlara hedef yapan “Fakirlerin “bu olağanüstü fedakarlığı günler geçip sis bulutu biraz daha dağıldığında daha bir arka plana atıldığı bu Vatansever grubunun yerini de yavaş yavaş “Zenginler” diye tanımladığımız “kaymak tabaka” almaya başladı.

Darbe tehlikesinin geçmesinden hemen sonra kameraların karşısına geçen Medya kuruluşlarında “Arz-ı Endam eden” bu “Zengin takımı” milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeye daha da ileri giderek “Darbeyi biz önledik” demeye bile başladılar.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren var olan bu “iki ayrı yapılaşma” o gün bu gündür davam edip geliyor, Normal şartlar altında “bu iki ayrı yapılaşma mücadele ediyor” diyeceğiz ancak burada mücadele yok zira bizim “Fakirler” diye tanımladığımız “Sade Vatandaşlar” başlayan tehlikenin savuşturulması adına kanını-canını veriyor ondan sonra hemen sahadan çekiliyor, bu gruptan boşalan alanı ise anında bizim “Zenginler” olarak tanımladığımız  “Eyyamcılar” alıyor.

Şimdi bize “ Peki herkesin bildiği bu durumun giderilmesi yani hakkı olanın hakkını alması adına ne yapacağız..?” şeklinde bir soru yöneltilebilir ama bizim bu soruya verebileceğimiz “mantıklı” bir cevabımız yoktur, Zira içerisinde bulunduğumuz şartlar bu ayırımı yapmaya izin vermemektedir.

Bir tarafta bu topraklar için canı dahil nesi varsa feda eden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ölümüne seven bir vatandaş grubu diğer tarafta da ise “Ben günümü gün edeyim, bulunduğum şartlar ne olursa olsun bunu ranta çevireyim” diye düşünen ve bu düşündüğünü de gerçekten hayata geçirebilen iki ayrı grubun yaşadığı bir memlekette yaşıyoruz.

Böylesi bir noktada kim ne derse desin kim bizi ayrımcılık yapmakla suçlarsa suçlasın değişmeyen gerçek “Vatan’ın Savaş zamanında Fakirlerin, Barış zamanı ise Zenginlerindir” ifadesidir ve bu gerçek muhtemelen daha uzunca bir süre değişmeyecektir.