2017-09-10 11:20:17

Bir EDİRNE yazısı

10 Eylül 2017, 11:20

1365 yılından İstanbul’un fethi olan 1453 yılına dek Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan Edirne ilimizi nerede ise tanımayan bilmeyen yok gibidir.

Edirne Yaklaşık olarak 88 yıl Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmıştır. Murat Hüdavendigar Zamanında başkent yapılan ve 88 yıl Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olarak kalan Edirne Osmanlı başkenti olduğu sıralarda bir milyonu aşkın nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehirlerinden biriyken, birbiri ardına geçirdiği büyük yangınlar, balkan harbi vs yüzünden oldukça küçülmüş, sonunda minik bir memur ve öğrenci şehri olmuş ,sokakları, caddeleri tertemiz, keyifli ve neşeli insanların yaşadığı sımsıcak bir yerleşim merkezi olarak yoluna devam ediyor.

Pazar günü öğlen saatlerine doğru gecikmiş bayram ziyaretlerini tamamlamak adına evden çıkarken program var olan büyüklerimizin elini öpüp hayır dualarını almaktı, ancak ziyaret etmek istediğimiz sekiz-on kişilik akrabamızdan sadece amcamızı bulunca hanıma “ Ziyaret edecek kimseyi bulamadık, hiç değilse hazır kalabalık yokken İstanbul’a doğru gidelim” teklifimize “olur “aldıktan sonra şurasıydı burasıydı derken kendimizi Fatih sultan Mehmet köprüsünün yakınlarında bulduk.

Hava sıcak, Ziyaret etmek istediğimiz büyüklerin her birisi başka bir tarafa dağılmış bütün bunların üzerine bizde İstanbul’da nereye gideceğimizi bilemeyen “Şaşkın Ördek” misali dolaşırken bir anda eve dönecek olan yolun kapatılmış olduğunun farkına varamayıp aracın yönü Edirne tarafına dönünce “öyle olmaz böyle olur” dedikten ve Navigasyona “ilk hedefimiz Edirne’dir ileri” komutunu verdikten sonra istikameti sınıra doğru yönelttik.

Bizim yola çıktığımız saatlerde trafik kalabalık, “Bu kalabalıkta uğraşacağımıza Yavuz Sultan Selim köprüsüne doğru gidelim, hem köprünün durumuna bakalım, köprü güzergahının kenarlarında nasıl bir yapılaşma meydana gelmiş bu vesile ile olup biteni de görebiliriz” dedikten sonra Yavuz Sultan Selim köprüsü üzerinden Edirne’ye doğru gitmeye başladık.

Şu an kullandığımız aracı geçen ay Fatih Haldız’dan satın aldık, aracı alırken Fatih HaldızAbi sen bu aracı al göreceksin hem hızlı hem de son derece ekonomik, Hem LPG hem benzinli olduğundan senide yormaz, cebini de zorlamaz” dediğinde işin doğrusu ilk anlarda söylediklerine pek bir anlam verememiştik, ancak bir önceki hafta Çanakkale/ASSOS adasına gidip gelişimiz sırasında yakıt için cebimizden çok daha az para çıkınca Fatih Haldız’aKucak dolusu teşekkürlerimizi” gönderdik.

Böylesi bir noktada Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden son derece düzgün ancak Bayram olmasına rağmen paralı olan yoldan son derece rahat bir yolculuk yaparken önce Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti başkanı Çetin Gürol’aEdirne Gazeteciler Cemiyeti başkanına sor bakalım bize Edirne’de bir gece kalacak hangi oteli öneriyor” ricasında bulunduktan sonra ne olur ne olmaz diye Kocaeli’ne gelen bütün misafirlerimizi sorunsuz ve son derece rahat bir şekilde ağırlayan İzmit Ramada Otel müdürü Cengiz Caner’i de arayıp “ Edirne’deki Ramada Otel’de konaklamak için müsait yer varmıdır, bir bakabilirmisin ” ricasında bulunduk.

Sağ olsunlar kısa bir süre sonra hem Çetin Gürol hem de Cengiz Caner arayıp konaklama ile ilgili gerekli bilgileri verdiler hatta Cemiyet başkanımız Çetin GürolAbi Merkezde tanıdık bir Tava ciğerci var, öneriyorum, git bak lezzeti göreceksin” tavsiyesinde bulundu.

Eşimiz Öğretmen dolayısı ile oda bizim kadar belki de tarihe ve turizme bizden daha meraklı, bu yüzden olsa gerek saat 17.00 gibi Edirne ilimizin sınırlarından girerken “istersen önce şehir merkezinde biraz dolaşalım sonra yemek işine bakalım” dediğinde “-Benim öncelikli hedefim Edirne’nin meşhur tava ciğeri, sonrasında ise yine Edirne ilimiz ile birlikte anılan tatlılar, Öncelikle şu boğazlar meselesini halledip dünya güzeli Edirne tavanın hakkından gelelim, Tarihi ve turistik yerler nasıl olsa kaçmıyor” diyerek aracı park ettikten sonra ciğerciden içeriye daldık.

Ciğerci kardeşimizin ciğerden önce masaya getirdiği garnitürleri görünce “Galiba hayat bundan ibaret” diyerek Allah ne verdiyse giriştik, arkasından gelen lokum gibi Tava ciğerinin de tadına bakıp aynı hızla daha önce hafızamıza kaydettiğimiz tatlıcıda da Edirne ilimize has tatlıları da mideye indirdikten sonra hanıma “Şimdi dolaşabilir” dedik.

Yemek ve tatlı sonrası Selimiye camisi etrafında kısa bir tur attık, o ara Edirne Ramada Otel’den arayan kızımız “Yüksel Bey yeriniz hazır, ne zaman isterseniz sizi bekliyoruz” çağrısını alıp Şehir merkezindeki diğer oteli de bu sektörü biraz tanıyan birisi olarak zayıf görünce Edirne Ramada Otelin yolunu tuttuk.

Edirne Ramada Oteli Tekirdağ’lı bir Otomobil bayisi aile yapmış, son derece güzel mimarisi ile Edirne’ye girenleri karşılayan Otel görevlileri birazda İzmit Ramada Otel müdürü Cengiz Caner vasıtası ile bize otelin en güzel odasını tahsis ettiler, Henüz açılışı yapılmayan ve birkaç ay sonra tam kapasite ile hizmet vermeye başlayacak olan otelde dinlendikten ve Pazartesi sabahı mükellef bir kahvaltı yaptıktan sonra Otelin bütün çalışanlarına teşekkür edip tekrar Edirne merkeze doğru geldik.

Biz Edirne ilimizi daha önce çeşitli vesileler ile dört-beş kez ziyaret etmiştik ancak zamanımızın sınırlı olması dolayısı ile işin doğrusu şehri tam olarak dolaşma imkanı bulamamıştık, Bu kez pazartesi ve bayram tatilinin son günü olmasından dolayı fazla kalabalık olmayan tertemiz, pırıl pırıl bir Edirne’yi olabildiğince yakından görmek gerektiğine inandık.

Mimar Sinan’ın büyük dehası ile yapılan Selimiye Camisini saatlerce dolaştık, Namaz kıldık, Ülkemizin refahı için dua ettik, Caminin hemen yanındaki Müzeleri en ince detaylarına kadar inceledik, bir taraftan da ziyaret ettiğimiz alanları sosyal medya hesaplarımızdan paylaştığımızda bizi Edirne’de gören ve daha önce bu Muhteşem yerleşim merkezini bilen arkadaşlarımızın “Şuraya da git, burayı da gör, Falanca yeri görmeden gelme” şeklindeki talimatlarını “bunların mutlaka bir bildikleri vardır “diyerek tek tek dolaştık, en son finali de Tunca Nehri üzerindeki köprüden karşıya geçip tekrar geriye dönerek yaptık ve “bu seferlik bu kadar” dedikten Edirne ilimizden ayrılıp eve doğru yola çıktık.

Yurdumuzun her bölgesi ayrı bir güzel, bizde imkanlarımızın ve vaktimizin el verdiği ölçüde memleketi dolaşıp o bölgelerde gördüklerimizi anlatmaya çalışacağız, Normal şartlar altında biz bir “Seyyah” yada “Gezi yazarı” değiliz, ancak yurt içinde yurt dışında dolaştığımız yerlerde gördüklerimizi, yaşadıklarımızı da anlatmaktan son derece büyük bir keyif aldığımızı söylüyoruz.

Osmanlı’nın ikinci başkenti Edirne yazımızın başında belirttiğimiz gibi fazla büyük olmayan, neşeli vatandaşlarımızın yaşadığı son derece temiz bir yerleşim merkezimiz, Sınırları içerisinde bulunan tarihi ve turistik yapılar sebebi ile de yurt içinden , yurt dışından son derece fazla ziyaretçi alan bir kentimiz.

Edirne’den ayrılmadan önce “son bir Tava ciğeri ve tatlı yiyelim, birazda Edirne peyniri alalım” teklifimiz “Bu kadar yemek yeter” şeklinde kabul görmeyince “Elveda Edirne-Elveda tava ciğeri-elveda muhteşem yöresel tatlılar” diyerek geri döndük, ancak ilk fırsatta sözünü ettiğimiz güzelliklerin tadına bakmak için tekrar Edirne’ye gideceğiz.

 

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.