Sabah uyanıp sokağa çıktığımda beni rahatsız eden ikinci şey, ruhsuz beton binalar, mimariden nasibini almamış, estetik kaygısı taşımayan insanların çiziktirdiği, kargacık burgacık beton yığınları, Kendi ellerimizle hazırladığımız beton mezarlarımız.
Hani bizim övündüğümüz estetik kaygılar taşıyan sanatkar ata mimarlarımız vardı.
Peki hal böyleyse böyle ucube binalar yapan ,her parselde ayrı bir zevksizlik sergileyen mimarlar kimin torunu ..?
Bunları denetleyen izin verenler kimin torunu anlamakta güçsüzlük çekiyorum.
Mezarı eğri kazan insanı “düzelt” diye uyaran bir geleneğin torunları böyle zevksiz estetikten yoksun olamaz diye düşünüyorum.
Ada bazında projeler yapılsa çevre ve yeşil alanlar çoğalsa .daha az malzeme kullanılsa .Her binaya ayrı ayrı tesisat yerine tek binaya tek sistem kurulsa.
Dış cephelere insan ruhunu dinlendiren estetik görünümler verilse. İnsanca yaşam alanlarına kavuşsak kötümü olur. Sabah uyansak sokağa caddeye çıktığımızda göze gönüle hoş gelen yollar binalar yeşil alanlarla karşılaşsak.
Belki işlenen suçlar azalacak ,
Belki insanlar daha tahammül içinde olacak .
Belki kavgalar azalacak.
Belki zulümler azalacak, gözün gördüğüne gönül alışacak.
Bütün mimarlar mühendisler çevreciler bir estetik kuruluna üye olacak .
Gençlere dersler verilecek.
Daha güzel bir çevre, daha yaşanılabilir bir ortam oluşacak.
Sabah uyanıp sokağa çıktığımızda bir kovboy filmi izler gibi olanları izlemesek .
Elimizden geldiğince çözüm üretmeye çalışsak kötümü olurdu…?